Bağışlama sözleşmesinde, taraflardan birisi (bağışlayan), diğerine karşılıksız olarak bir kazandırma yapma yükümlülüğüne girer.
Bağışlama Ehliyeti
Bağışlama sözleşmesinde, bağışlayanın ehliyeti konusunda TBK m. 287 hükmü bize yol gösterecektir:
Fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir. Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir. |
Bağışlananın ehliyeti konusunda ise TBK m. 288 hükmü bir düzenleme getirmiştir:
Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanılan şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan kalkar. |
Dolayısıyla temel koşul fiil ehliyetine sahip olmaktır. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişinin yasal temsilcisi -olağan hediye- ölçüsünü aşan derecede bağışlama yapamaz. Ayırt etme gücüne sahip sahip olmayanlara(yani fiili ehliyeti olmayan herkese değil) yapılan bağışlama için ise yasal temsilcinin de rızası aranır. Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılarda ise bağışlamanın geçerliliği için yasal temsilcinin rızasına gerek olmamasına rağmen yasal temsilci bağışlamanın kabul edilmemesi iradesini özellikle ortaya koymuşsa bağışlama ortadan kaldırabilir; bu karara karşı kısıtlı vesayet makamına itirazda bulunabilir. Ancak bağışlama yüklemeliyse yasal temsilcinin rızası her halükarda gerekecektir.
Bağışlamanın Şekli
Yalnızca taşınırlarda söz konusu olan elden bağışlamalarda, taşınırın teslim edilmesiyle sözleşme hem kurulmuş hem de ifa edilmiş sayılır.
Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ise tapuda resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Lehine bağışlama yapılan TMK m. 716 uyarınca tescile zorlama davası da açabilir.
Bağışlama sözü verme sadece taşınmazlarda değil, taşınırlarda da söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla taşınır bağışının sadece elden bağışlama yoluyla yapıldığını düşünmek yanlış olacaktır. Bu tarz bağışlamalara ilişkin söz vermenin geçerliliği ise yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Şekle uyulmamasına rağmen ifa gerçekleşmişse de elden bağışlama hükümleri uygulanacaktır (taşınmaz bağışlarında resmi şekil zorunlu olduğundan bu kural uygulanamaz.).
Bağışlamayı kabul iradesi ise, bağışlama yüklemeli dahi olsa şekle tabi değildir.
Yüklemelerin Resmi Şekilde Yapılıp Yapılmayacağı Hususu
Yüklemelerin resmi şeklin kapsamına dahil olup olmaması hususu ise doktrinde tartışmalıdır. Baskın görüş, bunların resmi şekil kapsamının dışında da düzenlenebileceği yönündedir. Yargıtay’ın ise mükellefiyetlerin de resmi şekilde yapılması gerektiği yönünde görüşü bulunmaktadır (Y. HGK, 07.10.1987, E. 1987/8-3, K. 1987/703) Ancak vurgulamamız gerekir ki, resmi şekilde yapılması gerektiği görüşünü savunan yazarlar dahi somut olayın şartları değerlendirildiğinde bunun dürüstlük kuralına aykırı ileri sürülememesi gerektiği görüşündedir (bkz: “Mükellefiyetli Bağışlama”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Doktora Tezi, Ahmet Furkan İLHAN, s. 107).
Şartlı Bağışlamalar
Yüklemeli bağışlardan farklı olan şartlı bağışlamalar, geciktirici veya bozucu koşullarla yapılmış olabilir (elden bağışlamalarda sadece bozucu olabilir.). Şart, bağışlamanın şekline tabi olduğundan taşınmaz bağışlamalarında şart da resmi şekilde koyulmuş olmalıdır.
Bozucu şartla bağışlanan bir taşınmazın mülkiyeti, bozucu şartın gerçekleşmesi ihtimalinde kendiliğinden geri kazanılacak; tapu sicilinin düzeltilmesi açılabilecektir. Bu durumun etkisi -aksi kararlaştırılmadıkça- ileriye dönük olduğundan, şartın gerçekleşmesininden önceki hak ve borçlar varlığını sürdürür.
Borcun konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği yararların sahibi olur. Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri vermekle yükümlüdür. |
Ölüme Bağlı Bağışlama
Şarta bağlı bağışlamaların özel bir türü olan ölüme bağlı bağışlamalarda vasiyete ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Bunların miras sözleşmesi şekline göre, dolayısıyla da resmi vasiyetname gibi yapılmaları gerekecektir.
Yüklemeli Bağışlama
Yüklemeler karşı edim olarak nitelendirilmemektedir. Zira böyle bir niteleme sözleşmeyi bağışlama olmaktan da çıkartır.
Bağışlananın susması diğer bağış türlerinde kabul olarak nitelendirilebilirken, yüklemeli bağışlamalarda bağışlananın açıkça bağışı kabul etmesi aranmaktadır.
Yüklemenin hukuka ve ahlaka aykırı olması veya imkansız olması bağışlamayı geçersiz kılar.
Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir. Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini isteyebilir. Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer. Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir. |
Yüklemenin yerine getirilmemesi durumunda bağışlama kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Şartın gerçekleşip gerçekleşmemesi ise bağışlama hükmünün doğmasını doğrudan etkiler.
Talep edilmesi halinde koşul(şart) ve yüklemenin bağışlama resmi senedinde belirtilmesi ve bağışlamanın şart ve yüklemeye bağlı olduğunun iyiniyetli üçüncü kişiler tarafından da bilinmesi için şartın veya yüklemenin sicilin beyanlar sütununda gösterilmesi gerekir. Bağışlayana dönme koşullu bağışlamada (rücu şartlı bağış) ise Kanunun 292 nci maddesindeki özel hüküm uyarınca bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilir. Ancak; bağış sözleşmesi kapsamındaki şartın veya yüklemenin yerine getirilip getirilmediğini belirlemek konusunda tapu müdürlüğünün bir yetkisi ve sorumluluğu bulunmamaktadır. |
Yüklemenin yerine getirilmesini isteme süresi, kimi yazarlara göre genel borç hükümlerinde düzenlenen 10 yıl, kimilerine göre ise dürüstlük kuralına uygun bir süredir.
Birden fazla yüklemenin olduğu durumda bunlardan yalnızca birinin yerine getirilmemiş olmasının geri alma hakkını kullanmak için yeterli olup olmayacağı, Yargıtay’a göre somut olay bazında değerlendirilmelidir. Buna göre yerine getirilmeyen yükleme diğer yüklemeler arasında önemsiz kalıyorsa, geri alma hakkının kullanılmaması gerektiği sonucuna varılmalıdır.
Yüklemenin imkansız hale gelmesi durumunda, bağışlayanın yüklemeyi talep edemeyeceği gibi, ayrıca geri alma hakkını da kullanamayacağı kabul edilmektedir.
Geri alma hakkının başlayacağı süre, bağışlayan süre vermişse bu sürenin sonu, süre vermemişse bağışlananın olumsuz cevabı vermesinden veya bağışlayanın talebine makul sürede yanıt verilememesinden sonra başlar. Bunlardan yoksa, umudun bittiği tarih somut olaya göre değerlendirilecektir.
Bağışlamanın Ortadan Kaldırılması
E. Bağışlamanın ortadan kalkması I. Bağışlamanın geri alınması MADDE 295- Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir: 1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse. 2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa. 3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse. II. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma MADDE 296- Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan kaçınabilir: 1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa. 2. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse. 3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa. Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar. III. Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi MADDE 297- Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir. Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler. Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler. Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürür veya onun geri alma hakkını kullanmasını engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler. |
Bağışlayanın Borcunu İfa Etmemesi
Bağışlayan borcunu yerine getirmezse, lehine bağış yapılan kişi aynen ifaya ek olarak gecikme tazminatı da talep edebilecektir. Temerrüt faizinin başlangıç tarihi ise temerrüt tarihinde değil, dava veya icra takibinin açıldığı tarihte başlar.