Yargıtay 11. HD. Hukuk Dairesi 2014/6671 E. , 2014/12073 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2013
NUMARASI : 2012/1159-2013/960
Taraflar arasında görülen davada Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/11/2013 tarih ve 2012/1159-2013/960 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili, katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların T.. Tekstıl Mağazacılık Tic. San. Ltd. Şti.nin ortakları olduğunu, şirket müdürü olan davalının şirketin ihtiyacı bulunduğunu belirtmesi üzerine her biri 25.000 TL tutarında iki ayrı gönderinin şirketin nakit ihtiyaçlarına binaen davalının banka hesabına havale edildiğini, bu gönderilerin şirkete aktarılmayıp davalı üzerinde kaldığı anlaşılınca davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; icra takibine itirazın iptaline, alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu edilen toplam 50.000 TL’nin daha önce davalı tarafından davacıya verilen borcun ödemesi olduğunu, bu hususu tanık ile ispatlayabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalının davacının havale yolu ile kendisine gönderdiği dava konusu edilen 50.000 TL’yi daha önce davacıya borç olarak verdiğini kesin delille ispatlayamadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalının icra takibine itirazının iptaline, takibin devamına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacının ortağı olduğu limited şirketin müdürü davalının şirket ihtiyacı için gönderilen parayı şirket hesabına geçirmemesi sebebiyle oluştuğu ileri sürülen alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı tarafından davalı hesabına toplam 50.000,00 TL gönderildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı, şirket müdürü olan davalının şirketin ihtiyacı bulunduğunu belirtmesi üzerine her biri 25.000 TL tutarında iki ayrı gönderinin şirketin nakit ihtiyaçlarına binaen davalının banka hesabına havale edildiğini iddia etmiş, davalı ise dava konusu edilen toplam 50.000,00 TL’nin daha önce davalı tarafından davacıya verilen borcun ödemesi olduğunu savunmuştur. Uyuşmazlık, havale edilen paranın şirket ihtiyacına ilişkin mi yoksa, davalıdan alındığı iddia edilen borca karşılık mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Dosya içinde sureti bulunan dekontlarda paranın ne için gönderildiğine dair her hangi bir açıklama yoktur.
Vasıflı ikrarda, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğu; fakat bunun hukuki niteliğinin (vasfının) iddia edildiğinden başka olduğu bildirilir. Davacının ileri sürdüğü vakıa ikrar, fakat onun iddia ettiği hukuki nitelik inkar edildiğinden vasıflı ikrara gerekçeli inkar da denir. Hukukumuzda vasıflı ikrarın bölünemeyeceği, yani vasıflı ikrarın ikrar eden aleyhine delil teşkil etmeyeceği, bilakis o vakıayı ileri sürenin ispat etmesi gerektiği genel olarak kabul edilmektedir. Yani, vasıflı ikrarda ispat yükü, vakıayı ileri süren tarafta olup, o vakıayı vasıflı olarak ikrar eden tarafta değildir. (Baki Kuru, 2001, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 2, Sayfa 2052 vd.)
Öte yandan, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/4-362 Esas, 2004/347 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; havale, hukuksal nitelik itibariyle bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcut olup, bu yasal karinenin aksini yani havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını iddia edenin ispatlaması gerekir.
Somut olaya baktığımızda, davalının kabulünün vasıflı ikrar olduğu, davacının ileri sürdüğü paranın gönderilmesi vakıasının davalı tarafından ikrar edildiği; fakat davacının iddia ettiği gibi bu paranın şirket ihtiyacına ilişkin olarak gönderildiği ve davalı tarafından şirket hesabına geçirilmediğinin inkar edildiği, bu çeşit ikrarın bölünemeyeceği nazara alınarak, davada ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilmelidir. Bunun aksine değerlendirmeyle, re’sen nazara alınması gereken ispat yükünün davalıya yüklenmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 11. HD. 2020/5496 E. , 2021/6219 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 26.11.2019 tarih ve 2018/550 E. – 2019/1519 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıya ait taş ocağında 2006 yılı içerisinde iki kez makina kırılma hadisesi meydana geldiğini, kırılan ve bozulan parçaların müvekkili şirket tarafından karşılanarak makinelerin onarıldığını, yapılan bu tamiratların yanında davalı şirkete yedek parça da temin edildiğini, yapılan tüm hizmetlerin ve hizmetlerin karşılığı olan bedelin gösterildiği hesap ekstresinin davalı şirkete teslim edilmesine rağmen davalı yanca ödeme yapılmadığını ileri sürerek, 75,043 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı yanın iddiasını ispat için dava dilekçesi ekinde yer alan hesap ekstresine ve sigorta şirketince hazırlanan hasar dosyasına dayandığı, ancak davacı yanca tek taraflı olarak hazırlanan 07/12/2006 tarihli hesap ekstresinin makinelerin davacı tarafından onarıldığını ispat noktasında yetersiz olduğu, bunun yanında hasar dosyasında da onarımın davacı tarafından yapıldığı gösterir bir emare bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı yan, davalıya ait makinelerde meydana gelen arızanın kendisi tarafından tamir edildiğini ancak buna ilişkin ücretinin ödenmediğini ileri sürerek alacak talebinde bulunmuştur. Davalı ise, davacı tarafından makinelerin tamir edildiğini kabul etmekle birlikte, söz konusu makineleri davacı şirketle organik bağı bulunan dava dışı bir şirketten satın aldığını, makinelerin üreticisinin de bu şirket olduğunu, makinelerin ayıplı olup vadedilen performansı sergileyemediğini, bu sorunun garanti kapsamında giderilmesi için üretici şirkete başvurduklarını, üretici şirketin de garanti kapsamında yapılacak tamir için organik bağı olan davacı şirketi yönlendirdiğini, yapılan işlem garanti kapsamında olduğundan sorumluluğun kendilerine değil üretici şirkete ait olduğunu savunmuştur.
Davalı yanın, belirtilen savunmasıyla maddi vakıayı ikrar etmesi karşısında, bu ikrarın uygulamada ve doktrinde belirtilen ikrar türlerinden hangisine vücut verdiğinin ve bu savunmayla birlikte ispat yükününün yer değiştirip değiştirmediğinin tartışılması gerekmektedir.
HGK’nın 16.09.2021 gün, 2017/3-1772 Esas – 2021/1011 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, içeriği itibariyle ikrar basit (adi), vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda (ki buna gerekçeli inkâr da denilmektedir), karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukukî niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalı yan, yukarıda zikredilen savunmasıyla, maddi vakıayı ve vakıanın hukuki niteliğini kabul etmiş ancak ikrarına eklediği bağlantısız bir vakıayla ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmadığını, başka bir deyişle davacı yanca yapılan tamirden dolayı bir alacak hakkı doğmadığını savunmuştur. Bu nedenle davalı yanın ikrarı bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde olup, yukarıda da ifade edildiği üzere bu ikrar türü bölünebilir nitelikte olduğundan ispat külfeti yer değiştirmiş ve davalı ispat külfetini üzerine almıştır.
Bu itibarla, mahkemece, davalının bağlantısız bileşik ikrar niteliğindeki ikrarıyla ispat külfetini üzerine aldığı gözetilerek, davalının savunması üzerinde durulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken ispat külfeti hususunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, mahkeme hükmünün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. HD. 2021/6213 E., 2022/1979 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
K A R A R
Dava, temlik alacaklısı tarafından temlik edene ve iş sahibi aleyhine açılmış olup eser sözleşmesinden kaynaklanan alacakla ilgili itirazın iptâli istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İkrar tek taraflı bir irade açıklamasıdır. İkrarın bir çeşidi olan bileşik ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa, karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Bağlantısız bileşik ikrarda; ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar ettiği vakıa arasında bir bağlantı yoktur. Bunun sonucu olarak ikrar eden tarafın ikrarına eklediği yeni vakıanın o kişi tarafından ispatlanması gerekir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacı dava dilekçesinde, davalı … Tic. A.Ş’nin … Oteli İnşaatı nedeniyle davalı …den olan alacağının 66.890,00 TL’sinin Ankara …. Noterliği’nde düzenlenen 2748 yevmiye nolu temlikname ile davacıya temlik edildiğini, temliknameye dayalı alacak talebinin davalı …tarafından kabul edilmemesi üzerine davalılara yönelik olarak Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2003/2364 esas sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, takibe karşı her iki davalının da haksız şekilde itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı temlik eden ise 11.07.2006 tarihli celsede; davacıdan 66.890,00 TL borç para aldığını, aldığı borca karşılık diğer davalıda olan alacağını davacıya temlik ettiğini, diğer davalının bedeli ödemediğini, borcuna karşılık davacının kendinden senet aldığını, senede karşılık da davacıya 50.000,00 TL ve 5.000,00 TL ödeme yaptığını, ödemelere dair makbuzları dosyaya sunduğunu, kalan bedelin de elden ödendiğini beyan etmiştir. Davacı bu beyan üzerine, 05.10.2006 tarihli 11 no.lu celsede; ödemelerin temlike yönelik olmadığını, başka ilişkilerinden kaynaklanan alacağa yönelik olduğunu belirtmiştir. Bu durumda davada bağlantısız bileşik ikrar söz konusudur ve açıklandığı üzere ödendiği kabul edilen bedellerin başka iş için olduğunun ispati davacı temlik alana aittir. İspat yükü davacı temlik alana ait olmasına rağmen mahkemece davalıya yemin delilinin hatırlatılması ve davacının da yemin etmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle her ne kadar ödemelerin temlik kapsamına yönelik olduğu ispatlanamadığından davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru ise de gerekçeye mahkemece yaptırılan yeminin, ispat yükü davacıda olduğundan hatalı olduğu bu nedenle dikkate alınmadığı hususu da eklenerek sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün gerekçesinin açıklandığı şekliyle değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan harcın talep halinde iadesine, karar karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 07.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Avukat Oğuzhan Yazıcı, 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra stajını tamamlamış ve ruhsatını aldığından beri İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yapmaktadır. Özel hukuk alanındaki yüksek lisansını da İstanbul Üniversitesinde tamamlamıştır. (ORCID ID: 0009-0005-8249-8432)
Kurumsal icra (para tahsili) işleri yapmamaktayız. Dolayısıyla lütfen kendisini adımızla tanıtıp çeşitli nedenlerle sizden para isteyenlere para göndermeyin. Sahte hesaplarla iletişime geçenlere karşılık dahi vermeyin.