Boşanma Davasında Tanıklık Yapandan Manevi Tazminat İstenip İstenemeyeceği

Boşanma davasında lehe hüküm kurulmasını isteyen taraf gerçeğe aykırı beyanda bulunan bir tanık göstermiş olabilir. Ancak ileri sürülen iddialar sebebiyle manevi tazminat talep etmeden önce elde bir mahkumiyet kararının bulunması yerinde olacaktır. Yargıtay, aşağıdaki kararda da görüleceği üzere ilk derece mahkemesinin davayı kabul etmesine rağmen tanığı gösteren tarafın iddia ve savunma özgürlüğü sebebiyle; tanığın ise bilgi ve görgüsünü anlatmış olması sebebiyle manevi tazminatın reddedilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir. Ancak yalan tanıklıktan alınan bir mahkumiyet hükmünün bulunması durumunda manevi tazminat talebinin kabul edilmesi görüşündeyiz.

Y. 4. HD. 2019/506 E. , 2019/5449 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve … aleyhine 30/03/2015 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/06/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan … ile dava dışı …’in İzmir 10. Aile Mahkemesinin 2014/349 esas sayılı dosyasında boşanmalarına karar verildiğini, aynı taraflar arasında katılma payı alacağı davasının ise devam etmekte olduğunu, davalı …’ın boşanma davasında lehine delil oluşturabilmek için davacı ile dava dışı eşinin birlikte oldukları ve aynı evde yaşadıkları, eşinin kendisini davacı ile aldattığı yönünde iddialar ileri sürdüğünü, tarafına iftira attığını, diğer davalı …’nın ise boşanma davasında tanık olarak alınan beyanında davacı müvekkili ile dava dışı …’in birlikte yaşadıklarını söyleyerek yalan beyanda bulunduğunu, davacı ile dava dışı … arasında ilişki olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davalıların eylemlerinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu beyan ederek, uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı ile dava dışı …’in davalı … ile evlenme tarihinden çok öncesine dayalı tanışıklık ve arkadaşlıklarının olduğu, tarafların tanışmasına ve evlenmelerine davacının aracılık ettiği, …’in evlilik birliğinin devamı sırasında Bozköy’de satın aldığı arsa üzerindeki binanın tamiri için davacıdan yardım istediği, …’in davacının yardımına karşılık davacının alzheimer hastası ve şizofren olan annesinin bakımı konusunda ona yardımcı olduğu, taraflar arasındaki önceye dayalı arkadaşlık ilişkisi kapsamında …’in gündüz saatlerinde davacının evine gelip gitmesinin, bir süre orda bulunmasının ve Bozköy’den Karaburun’a davacı ile birlikte motorsikleti ile gidip gelmesinin aralarında duygusal anlamda birliktelik olduğunun ve beraber yaşadıklarının kanıtı olamayacağı, davalıların davacı ile dava dışı … arasında duygusal bir ilişki olduğu ve beraber yaşadıkları iddiasının iftira mahiyetinde olduğu ve davalıların eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; davalı … aleyhine dava dışı eşi … tarafından İzmir 10. Aile Mahkemesi’nin 2014/349 esas sayılı dosyasında boşanma davası açıldığı, boşanma davasında davalı … Küçükber tarafından konutu terk eden davacı eşinin ikamet adresini birlikte yaşadığı …’in adresine taşıyarak sevgilisi ile birlikte yaşadığı, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ve bu durumun tanık …’nın da beyanlarından anlaşılacağını beyan ederek boşanmalarına karar verilmesini istediği, tanık olarak beyanına başvurulan davalı … tarafından ”…… de yaklaşık 1,5-2 yıldır … ile birlikte yaşamaktadır” şelinde beyanda bulunulduğu, mahkemece davacı … ile arasındaki husumet nedeniyle tanık …’nın beyanına güvenilir olmadığı gerekçesiyle itibar edilmediği, ancak davacı kadının yerleşim yeri adresini davacı …’in ikamet ettiği adresle aynı adres olarak bildirmesinin ve tanık beyanlarında bildirilen davranışlarının güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu ve bu nedenle eşlerin eşit kusuru ile boşanmaya sebep oldukları gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verildiği, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04/02/2016 tarih, 2015/11650 esas, 2016/1831 karar sayılı ilamı ile davalı kocanın davacı kadına göre daha ağır kusurlu olmasına rağmen davalı kadının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
İddia ve savunma hakkının üstünlüğü ilkesi gereğince, davanın görülmesi sırasında tarafların veya avukatlarının mahkemeye sundukları dilekçeler, deliller veya yaptıkları açıklamalar savunma sınırlarını aşmadığı takdirde, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi (TBK’nın 58. maddesi) kapsamında değerlendirilemez ve haksız eylem olarak nitelendirilemez.
Davalı … ile dava dışı eşi arasındaki boşanma davasında davalı … tarafından ileri sürülen dava dışı eşin davacı ile birlikte sergilediği bir takım davranışların ve adresini davacı ile aynı olarak bildirmesinin güven sarsıcı davranış olarak kabul edildiği dikkate alındığında, davalının mahkemelere vermiş olduğu dilekçelerinde yer alan sözlerinin davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği, iddia ve savunma dokunulmazlığı sınırları içerisinde kaldığı, diğer davalı …’nın bilgi ve görgüsüne başvurulduğu ve beyanında tanık olduğu davacı ve dava dışı eş arasındaki yaşananları kendi bilgisi ve görgüsü dahilinde mahkemeye aktardığı, bu nedenle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak ifadelere yer verilmediği sonucuna varılarak her iki davalı yönünden istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bir bölümünün kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/11/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Avukat Oğuzhan Yazıcı, 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra stajını tamamlamış ve ruhsatını aldığından beri İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yapmaktadır. Özel hukuk alanındaki yüksek lisansını da İstanbul Üniversitesinde tamamlamıştır. (ORCID ID: 0009-0005-8249-8432)

Kurumsal icra (para tahsili) işleri yapmamaktayız. Dolayısıyla lütfen kendisini adımızla tanıtıp çeşitli nedenlerle sizden para isteyenlere para göndermeyin. Sahte hesaplarla iletişime geçenlere karşılık dahi vermeyin.

Av. Oğuzhan Yazıcı | İstanbul