Bozma Kararından Sonra Davanın Islah Edilememesi

Y. 3. HD., 2019/2870 E., 2019/10039 K.

“…Davacı; davalıdan boşandığını, nişan ve nikahta kendisine hediye edilmiş olan ziynet eşyalarının davalıda kaldığını beyan ederek; kolyesi, bilekliği, yüzüğü ve küpelerin bulunduğu Trabzon hasırı seti, 8 adet 25 gr dan burma bilezik, tek taş ve sıralı taş olmak üzere 2 adet pırlanta yüzük, 2 tane farklı model yüzüklerden oluşan 300 gr altının aynen iadesine; olmadığı takdirde, 3.000 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; evden uzaklaştırılması ve bunun uzatılması nedeniyle davacının ziynetlerini alma iddiasının doğru olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarından düğünde kadına takılan ziynet eşyalarının evde kasada durduğu, iki anahtarı olup, bir tanesinin davacıda olduğu, tanık beyanı doğrultusunda davacı tarafça 3. bir anahtar yaptırılıp, ziynet eşyalarının davacı tarafından alındığı ve bir kısmının bozdurularak harcandığını beyan ettiği, davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatıldığını ancak, davacı taraf yemin teklif etmeyeceğini bildirdiğinden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin, 14/09/2017 tarihli, 2016/2440 E.-2017/11951 K. sayılı ilamı ile; “…dinlenen, davacı tanıklarının beyanları göz önüne alınmaksızın, tartışılıp değerlendirilmeden sadece davalı tanığının beyanı ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir, gerekçesiyle” bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen son kararda; davanın kabulüne, 28.509,26 TL ziynet alacağı bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bu bedelin 3.000 TL sine dava tarihi itibariyle, 25.509,26 TL ‘sine 23.07.2018 tarihi itibariyle faiz işletilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Bozma kararından sonra yapılan yargılama sırasında, davacı davasını ıslah etmiş ve mahkeme de bu ıslahı dikkate alarak hüküm kurmuştur.
Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK’nın 176. maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un müteakip 177.maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmek ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; ‘ıslah’ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin (HMK.177.m) açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği, Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Yargıtay Kanunu’nun 45/5. maddesi “İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerine ve Adliye Mahkemelerini bağlayacağı” hükmünü içermektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; Dairemizin 14.09.2017 tarihli bozma ilamı sonrasında, yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının verdiği ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle mahkemece hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından; mahkemece, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…

İletişime Geç
Whatsapp'tan Yaz
Merhaba 👋
Okuduğunuz konuyla ilgili veya başka bir konuda danışmanlık ve vekillik hizmeti hakkında ayrıntılı bilgi almak için aşağıdaki butona basabilirsiniz.
Av. Oğuzhan Yazıcı | İstanbul