Doğrudan 35. Maddeye Göre Şirkete Tebliğ Yapılamayacağı – İçtihat

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/23381 E., 2016/203 K.

Takip dosyasının incelenmesinde, borçlu şirket adına ilk ödeme emrinin “Mah. Sok. No:4 .. ” adresine tebliğe çıkarıldığı, adresin kapalı olması nedeniyle ödeme emrinin bila tebliğ iade edildiği, bunun üzerine bu kez borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı olan “.. Mah…. Cad. No: 107/1 …/…l” adresine doğrudan TK’nun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmıştır.
Şikayetçi borçlu şirketin ticaret sicil adresine TK’nun 35. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, aynı adrese gönderilen, ancak tebliğ edilemeden iade edilen bir tebliğ evrakının bulunması zorunludur.
Somut olayda borçlu şirket adına gönderilen ve tebliğ edilemeden iade edilen tebliğ evrakındaki adres, ticaret sicilinde kayıtlı adres olmadığından, borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresine doğrudan TK’nun 35.maddesine göre tebligat yapılmış olması doğru değildir.
O halde; mahkemece, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/31043 E., 2016/8035 K.

Takip dosyasının incelenmesinde, borçlu şirket adına ödeme emrinin borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı olan “… Mah. …/ … Cad. No:49 K.2 No:5 …” adresine doğrudan TK’nun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmıştır.
Şikayetçi borçlu şirketin ticaret sicil adresine TK’nun 35. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, aynı adrese gönderilen, ancak tebliğ edilemeden iade edilen bir tebliğ evrakının bulunması zorunludur. Borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresine doğrudan TK’nun 35.maddesine göre tebligat yapılmış olması doğru değildir.
O halde; mahkemece, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/29845 E., 2017/9283 K.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile taraflar arasında 07.11.2013 tarihinde imzalanan sözleşmenin iptali ile ilk ay için ödenen bedelin iadesi talebinin reddine, davacının imzalayarak davalıya vermiş olduğu sıralı; 29.11.2013 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.12.2013 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.01.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.02.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.03.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.04.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.05.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.06.2014 tarihli 325,00-TL bedelli, 29.07.2014 tarihli 325,00-TL bedelli 9 adet senedin de iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, eldeki dava ile davalıyla imzalamış oldukları sözleşmenin iptalini, 325,00-TL’nin davalıdan tahsilini ve 9 adet 325,00-TL bedelli senetlerin iptalini istemiştir. Dava dilekçesi, davalının dava dilekçesinde bildirilen adresine tebliğe çıkarılmış, bu adreste tebliğ edilememesi üzerine Mahkemece davacı tarafından bildirilen başka bir adrese doğrudan Tebligat Kanunun 35. maddesine göre tebligat çıkarılmış, yargılama aşamasındaki tüm tebligatlar anılan maddeye göre yapılmış, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki; Tebligat Kanunun 35. maddesinin 1. fıkrasında kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, bu takdirde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı, 2. fıkrasında ise adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, söz konusu hüküm ile davalıya öncelikle Tebligat Kanunun öngördüğü olağan usullere göre tebligat çıkarılması, bundan sonra eğer bu adreste tebligat yapılamazsa Tebligat Kanunu 35. maddesi hükmüne uygun olarak tebligat yapılabileceği düzenlenmiştir. Hal böyle olunca, davalıya, davacı tarafından bildirilen adrese doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat çıkarılmış olması karşısında, dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinin kabulüne olanak bulunmamaktadır. O halde, mahkemece, dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun bir şekilde tebliğinin sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra toplanan deliller ve dosya kapsamına göre sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesi davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeden, yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2017/2502 E., 2017/8450 K.

Davalılar … ve …’e ise gerekçeli karar tebliği yönünden yapılan incelemede; mahkeme gerekçeli kararının doğrudan Tebligat Kanunu 35. maddesine göre adı geçen davalılara tebliğ edildiği ancak yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı anlaşılmıştır.

7201 sayılı tebligat Kanunu 35. maddesinde kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, bu takdirde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı, adresini değiştiren kimsenin yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere adı geçen davalıların öncelikle adres kayıt sistemindeki adresleri araştırılmalı bu araştırmadan bir sonuç elde edilemezse ancak o zaman Tebligat Kanunu 35. madde hükümlerine gidilmesi gerekirken doğrudan 35. maddeye göre tebligat yapılması doğru olmamıştır. Davalı … (…) ile … vasisi …’e yapılan tebligatlar yönünden yapılan incelemede ise; mahkeme gerekçeli karar tebliğinin doğrudan Tebligat Kanunu 21/2. maddesi hükümlerine göre adres kayıt sisteminde kayıtlı olan adreslerine yapıldığı anlaşılmıştır. Tebligatın usulüne uygun olabilmesi için Tebligat Kanunu 10 ve 21/2. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Tebligat Kanunu 10. maddesinde bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı düzenlenmiştir. Tebligat Kanunu 21/2. maddesinde ise; gösterilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatabın o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edeceği ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı düzenlenmiştir. Açıklanan yasa maddeleri gereği bu davalılara yapılacak tebligat yönünden izlenecek yol; öncelikle Tebligat Kanunu 10. maddesi gereği bilinen adrese tebligat çıkartılması, şayet bu adrese çıkan tebligat evrakı iade edilecek olursa adres kayıt sistemindeki adresine mernis adresi olduğuna dair şerh düşülmeksizin normal yollardan tebligat çıkartılması, bu tebligatta iade olunursa son aşamada Tebligat Kanunu 21/2. maddesine göre adresin adres kayıt sistemindeki adres olduğuna dair şerh düşülerek bu madde hükümlerine göre tebligat yapılması olup bu yol izlenmeksizin doğrudan “mernis adresi” şerhi düşülerek Tebligat Kanunu 21/2. maddesine göre gerekçeli karar tebliği yapılması doğru olmamıştır.

Şu halde, savunma hakkının sınırlanmaması için belirtilen davalılar yönünden yukarıda açıklandığı şekilde usulüne uygun olarak gerekçeli karar tebliği yapılmak üzere dosyanın geri çevrilmesi gerekmiştir.

İletişime Geç
Whatsapp'tan Yaz
Merhaba 👋
Okuduğunuz konuyla ilgili veya başka bir konuda danışmanlık ve vekillik hizmeti hakkında ayrıntılı bilgi almak için aşağıdaki butona basabilirsiniz.
Av. Oğuzhan Yazıcı | İstanbul