Hukukumuzda mahkeme kararı alınmadan dahi icra takibi yoluna başvurmak mümkündür. Yöntemin kolaylığından ötürü bunu kötüye kullananlar olacaktır. Dolayısıyla hem bu hakkı kötüye kullananları caydırmak hem de haksız yere zarara uğrayan tarafın zararını gidermek için haksız takip yapan alacaklıyı zararların tazmini ile yükümlü kılmak gerekmektedir. Kimi durumlarda ise alacaklı taraf kötüniyetli olmasa dahi takipte borçlu taraf konumundaki kişinin zararlarını gidermekle yükümlüdür.
Genel Olarak
Yargıtayın tanımlamasına göre ”Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği veya borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur.”1. Ancak sorumluluğun kusursuz sorumluluk hali olduğu yönünde görüşler vardır2. Keza Yargıtay da ihtiyati hacizlerde eylem ile zararlı sonuç arasında nedensellik bağının bulunmasını yeterli görmüştür3. Bu sorumluluğun kapsamına uygun illiyet bağının bulunması halinde dolaylı zararlar da girecektir4. Haczin haksız yapıldığının anlaşılması durumunda maddi zararlar için maddi tazminat, duyulan acı, elem ve üzüntüler için manevi tazminat davası açılabilmesi mümkündür.
Görevli Mahkeme ve Yargılama Usulü
İhtiyati Hacizlerde
Genel Olarak İhtiyati Haciz
İhtiyati haciz İİK m. 257 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre vadesi gelmiş para borcunun alacaklısı, bu borç rehinle temin edilmemiş olduğu sürece borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczedebilir. Bu para borcu Türk Lirası olması zorunlu değildir, yabancı para alacakları için de ihtiyati haciz yapılması mümkündür5.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
- Borçlunun belirli bir yerleşim yeri bulunmuyorsa;
- Borçlu, taahhütlerinden kaçmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.
Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.
İhtiyati haciz isteyen alacaklı, hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan sorumlu ve HMK m. 96’da yazılı teminatı vermeye mecburdur. Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata lüzum olup olmadığını takdir eder. Gösterilen teminatın nelerden ibaret olduğu ihtiyati haciz kararında gösterilir. Alacaklı aleyhine açılacak davada tazminata hükmedilecek olursa bu teminattan karşılanacaktır.
Teminatın alacaklıya ne zaman geri verilmesi gerektiği hususunda doktrinde bir öneri bulunmaktadır. Buna göre mahkeme borçluya veya istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişilere tazminat davası açması için uygun bir süre vermelidir. Bu süre içinde dava açılmamışsa teminat alacaklıya geri verilmeli, dava açılmışsa sonuçlanana kadar teminat mahkemede kalmalıdır6.
İhtiyati haciz kararı verecek mercii
1.10.2011’e kadar ihtiyati hacze uyuşmazlık miktarına göre sulh hukuk veya asliye hukuk (veya ticaret) mahkemesi hükmederken bu tarihten itibaren ihitiyati hacze yalnız kira ilişkisinden doğan alacaklar için sulh hukuk diğerleri için özel mahkemenin görevine girip girmemesine göre asliye hukuk, asliye ticaret, iş mahkemesi vb. bakmaktadır7 8.
Ayrıca alacak davası henüz açılmamışsa HMK m. 6-16 hükümlerine göre yetki belirlenecektir9.
Haksız ihtiyati hacizlerde zararın giderilmesi davasına bakacak mahkeme
Bu davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenecektir10. Ayrıca ihtiyati haciz kararını vermiş olan mahkemede de tazminat davası açılabilecektir. Bu kararı verecek mahkeme yukarıda açıklanmıştır. Davacı taraf konumunda mallarına ihtiyati haciz konan borçlu ya da ona uygulanan ihtiyadi haciz sebebiyle kendi malları zarar gören üçüncü kişi bulunacaktır. Bunlar davayı birlikte ya da ayrı ayrı açabilirler, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı vardır. Bunların birleştirilmesi veya birinin diğeri için bekletici sorun yapılması mümkündür11. Davalı ise ihtiyati haciz kararını koyduran alacaklıdır.
Kesinleşmiş Haksız Hacizlerde Zararın Giderilmesine Bakacak Mahkeme
Kanunda özel hüküm bulunmadığı için hem maddi hem de manevi tazminat davasında görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenecektir.
Haksız İhtiyati Haciz Nedeniyle Açılan Tazminat Davası
Burada söz konusu olan dava alacaktan bağımsız olarak açılmış bağımsız bir tazminat davasıdır. Dolayısıyla alacaklının borçludan gerçekten bir alacağının olup olmaması önemli değildir12. Zaten öyle olması en başta haczedilen mallar üzerinde istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi açısından anlam ifade etmeyecektir.
İsviçre hukukunda üçüncü şahısların tazminat hakları genel hükümlere tabiyken Türk hukukunda üçüncü şahıslar da İİK m. 259 uyarınca tazminat davası açabilecektir13.
İİK m. 259/1 kapsamında ihtiyati hacizden tazminat sorumluluğun doğması için haksız olduğu anlaşılan haczin muhafazalı olması şartı aranmamaktadır. Doktrinde kararın uygulanmış olmasının yeterli olacağı yönünde görüşler vardır. Özekes ise bu karar uygulamaya konmamış olsa dahi kararın alınmış olmasının duyulması sonucu ticari ilişkilerin olumsuz etkileneceğinden bahisle yalnızca kararın alınmış olmasının yeterli olacağını savunmaktadır.
Doktrinde kabul edilen bir görüşe göre haksız ihtiyati hacizden doğan sorumluluğu, en önemli özelliği kusura dayanmak olan haksız fiil sorumluluğuna benzetmek veya mevzuatta istisnai olarak düzenlenmiş olan tehlike sorumluluğuyla açıklamak yanlış olacaktır. Zira bu özel bir sorumluluk halidir15. Baskın olarak kabul gören görüşe göre ise haksız ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğu haksız fiil sorumluluğuna gösterdiği benzerlikten ötürü haksız fiil hakkındaki hükümlere tabi olacaktır16. Haksız fiil söz konusu olduğundan dolayı yasal faizin işlemeye başladığı tarih ihtiyati haczin konulduğu tarih, son bulduğu tarih de kalktığı tarih olacaktır17. Tazmin edilmekle yükümlü olan zarar ise kararın icra tarihi ile ihtiyati haczin kalktığı dönem arasında meydana gelen zarardır18.
Haksız fiil sorumluluğuna benzetildiği için öncelikle hukuka aykırı fiil (sonradan haksızlığı ortaya çıkan ihtiyati haczin icra edilmiş olması), zarar, nedensellik unsurları bulunmalıdır. Kusur ise aranmamaktadır zira haksız ihtiyati hacizden doğan sorumluluk bir kusursuz sorumluluk halidir19. Bu kusursuz sorumluluğun alt türünün bir tehlike sorumluluğu olduğu yönünde görüşler de bulunmakla beraber ihtiyati haciz eyleminin başlı başına riziko taşımadığı gerekçesiyle bu görüşün aksini savunan yazarlar da vardır20. Sonuç olarak kusursuz sorumluluk söz konusu olduğu için haksız haciz uygulatan alacaklının kusursuz olması tazminatın azaltılmasını gerektirmeyecektir. Ancak ilaveten munzam kusurunun bulunması ihtimalinde sorumluluğu daha sert bir şekilde değerlendirilecektir. Öyle ki bu ihtimalde mücbir sebep veya zarar gören kişinin de kusurunun bulunması durumunda bile sorumluluktan kurtulamayacaktır21. Ayrıca belirtelim ki kurtuluş delili getirilmesi de mümkün değildir22.
Zararın oluşmasında davacının da kusuru varsa müterafik kusur olduğu için TBK m. 52 hükmünün uygulanması uygun olacaktır. Davacının müterafik kusurunun davalının munzam kusuruyla birlikte bulunması durumunda tazminattan indirim yapılıp yapılmayacağı hususu munzam kusurun ağır ihmal veya kast derecesinde olup olmamasına göre değişmektedir. Davalı, haksız ihtiyati haczi ağır ihmalle veya kast ile uygulatmışsa müterafik kusur sebebiyle indirime gidilemeyecektir. Munzam kusurun hafif ihmal derecesinde olması ihtimalinde ise doktrinde bunun indirim sebebi olup olamayacağı hususu tartışmalıdır23.
Kusursuz sorumluluk ile doğan sorumluluk yalnızca maddi tazminat için geçerlidir. Doktrinde baskın olarak savunulan ve Yargıtayın da kabul ettiği görüşe göre manevi tazminata hükmedilmesi için TBK m. 58 gereği davalının kusuru bulunmalıdır24. Yargıtay kararlarında gördüğümüz kadarıyla ilamlı takiplerde25, zamanaşımı defi bir başka davada öne sürülmüş olsa bile arada borç ilişkisi bulunduğundan bu borca ilişkin yapılan takiplerde26 kötüniyet ve kusurdan bahsedilememektedir. Daha önce de bahsettiğimiz doktrinde azınlıkta kalan bir görüşe göre ise haksız ihtiyati hacizden doğan sorumluluğa haksız fiil hükümleri uygulanmayacağı için manevi tazminatlara da İİK m. 259 hükümleri uygulanacaktır. Keza manevi tazminatlarda kusur aranma şartı manevi tazminatın düzenlendiği TBK m. 58’de değil, genel olarak haksız fiilin düzenlendiği TBK m. 41’de düzenlenmiştir. Dolayısıyla manevi tazminat sorumluluğu da kusura bağlı olmamalıdır27.
İhtiyati haczin haksız olduğu, İİK m. 265’de öngörülen ihtiyati hacze itiraz davası sonucunda, İİK m. 72’de öngörülen menfi tespit davası sonucunda, ihtiyati haczin kesin hacze çevrilmesi üzerine gelen ödeme emrine itirazın haklı çıkması sonucunda veya ihtiyati haczi tamamlayan merasimin yerine getirilmemesi sonucunda anlaşılabilir. Merasimin tamamlanmaması sonucunda haksızlığın kanıtlanmış sayılıp sayılamayacağı hususunda doktrinde tartışmalar olsa da Yargıtay merasim tamamlanmamışsa haksızlığın kanıtlanmış sayılacağı görüşünü benimsemektedir28.
Borçlu aleyhine konulan ihtiyati haciz kararı sonucunda kendi malları haczedilen üçüncü kişi, alacaklıya karşı süresinde istihkak davası açarsa lehine İİK m. 97 uyarınca haczolunan malların en az yüzde onbeşi oranında tazminata hükmedilecektir. Bu davayı açarken fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ihtimalinde daha sonra haksız ihtiyati haciz nedeniyle ayrı bir dava açabilir. Belirtmek gerekir ki, Yargıtaya göre haksız ihtiyati haciz nedeniyle hükmedilecek tazminattan, yüzde onbeşlik tazminat indirilir29. Süresi içinde istihkak davası açılmamışsa, haksız hacizden dolayı açılan tazminat davasında hem haczedilen malın kendisine ait olduğunu hem de ihtiyadi haczin haksız olduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Zira süresinde istihkak davası açmayarak bu iddiasından vazgeçmiş sayılacağından artık sadece istihkak iddiası yeterli olmayacak, buna ek olarak ihtiyati haczin de haksızlığının ispatı aranacaktır30.
Kapsam
Haksız ihtiyati hacizlerden dolayı tazmin edilecek zararın kapsamı hususunda İİK m. 259/1’de bir sınır getirilmemiş, haczin haksız olması halinde alacaklının, borçlunun ve üçüncü kişinin bundan doğacak bütün zararlardan sorumlu olduğu belirtilmiştir. İlliyet bağının bulunması halinde tazmin edilecek bu zararın kapsamına dolaylı zararların da gireceği kabul edilmektedir. Zira hükümde açıkça aksi belirtilmemiştir. Yargıtay da doğrudan zarar – dolaylı zarar ayrımı yapmamakta, ayrıca sadece fiili zararların değil yoksun olunan kar tipindeki zararların dahi istenebileceğini kabul etmektedir31.
Zamanaşımı
Zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususunda doktrinde görüş birliği yoktur. Bir görüş haksız fiil sorumluluğu için getirilen iki yılı haksız ihtiyadi haciz için de zamanaşımı kabul ederken, diğer görüş ise HMK 399/3’de ihtiyadi tedbirler için getirilmiş bir yıllık süreyi zamanaşımı olarak kabul etmektedir (baki kuru a.g.e., s. 1079). Yargıtay’a göre bu sorumluluk için İİK’de öngörülen özel bir zamanaşımı süresi bulunmadığından TBK’nin haksız fiiller için uygulanmasını öngördüğü zamanaşımı süresi geçerli olacaktır. Ancak TBK 72/1 gereğince zarar aynı zamanda suç sayılan bir eylemden ileri gelmişse uygulanacak zamanaşımı süresi, daha uzun bir zamanaşımı gerektirmesi ihtimalinde o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir32.
Haksız fiillerde zamanaşımı süresi zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde 10 yıldır. Haksız ihtiyati hacizlerde sürenin başlaması için zararın ve alacaklının bilinmesi yeterli olmamakta, ayrıca ihtiyati haczin kalkmış olması gerekmektedir33. Bu da ihtiyati haczi tamamlayan merasimin yapılmaması sonucunda oluşan hükümsüzlükle veya mahkeme kararının kesinleşmesiyle olacaktır. İhtiyati hacze yapılan itiraz kabul edilmiş olabilir, üçüncü kişinin ileri sürdüğü istihkak iddiası lehe sonuçlanmış olabilir veya alacaklının açtığı dava reddedilmiş olabilir. Belirtelim ki azınlıkta kalan görüşe göre süre mahkeme kararının kesinleşmesiyle değil, kesinleşme kararının öğrenilmesiyle başlayacaktır34.
1Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2016/3332 K. 2018/1914 T. 15.3.2018
2Nami Barlas , Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Oniki Levha Yayıncılık, 2017, 1. baskı, s. 122-125
3Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2013/2705 K. 2014/165 T. 13.1.2014
4A.e.
5Nami Barlas, Sayfa 105
6Baki kuru, s. 1080
7Baki kuru icra ve iflas hukuku el kitabı ikinci baskı 2013, s. 1041
801/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’ nın 1-4. maddelerinde mahkemelerin görevi düzenlenmiş olup aynı kanunun 4. maddesinde; Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren dava ve işler sayılmış, 4/1-Ç bendinde de bu kanun ve diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi ve hakimini görevlendirdiği davalar şeklinde ifadeye yer verilmiştir. Basit yargılama usulü 6100 sayılı HMK’nın 316-322 maddelerinde düzenlenmiş olup, 316/1-a maddesinde; Sulh Hukuk Mahkemelerinin görev alanına giren tüm dava ve işlerin basit yargılama usulüne göre yapılacağı, 316/1-c maddesinde de ihtiyati haciz isteminin basit yargılama usulüne tabi işlerden olduğu belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden; İhtiyati haciz isteminin basit yargılamaya tabi işlerden olduğu açıktır. Öte yandan taraflar arasında kira sözleşmesi ilişkisi olduğu, ve ihtiyati hacze konu alacak isteminin de … 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/23 esas, 2014/751 karar sayılı mahkeme kararından kaynaklandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Görev hususunun mahkemesince re’sen yargılamanın her aşamasında öncelikle gözetilmesi gerekir. Davanın 05.02.2016 tarihinde 6100 sayılı HMK ‘nun yürürlüğünden sonra açılmış olması da gözetildiğinde asıl uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. İhtiyati haciz istemi asıl uyuşmazlığa bağlı bir istem olup Sulh Hukuk Mahkemesince karara bağlanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2017/8436 K. 2018/184 T. 16.1.2018)
HMK’nın 316/1-c maddesi uyarınca ihtiyati haciz istemlerinin incelenmesi basit yargılama usulüne tabi ise de, aynı kanun maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, basit yargılama usulü sadece ve münhasıran sulh hukuk mahkemesinde değil asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemelerinin görev alanına giren pek çok dava ve iş bakımından da uygulanan bir yargılama usulü niteliğindedir. Öte yandan, ihtiyati haciz istemi, mahiyeti gereği, 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde belirtildiği üzere gerek istemde bulunanın ve gerekse de aleyhine istemde bulunulanın mal varlığı haklarına ilişkin bir “iş” niteliğinde olup aksine bir düzenleme söz konusu olmadığı için bu işler bakımından asıl görevli mahkeme asliye hukuk ve/veya işin mahiyetine göre asliye ticaret mahkemesidir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2013/17940 K. 2014/31 T. 6.1.2014)
9İhtiyati haciz kararı vermede yetkili ve görevli mahkeme… … Kanunu’nun 50. maddesinde düzenlenmiş olup buna göre “… … borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla tatbik olunur.” Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve kıyasen uygulanacak olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise 390. maddesinde ise açıkça “ … tedbirin, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edileceği ” belirtilmiştir. Somut olayda, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Mahkemece; davacı tarafın ihtiyati haciz talebinden önce ihtiyati hacze konu alacakların tahsili için dava açtığı tespit edilmiş olmakla, haciz talebinin esas hakkında yetkili ve görevli mahkemeden talep edilmesi gerektiği belirtilerek talebin görevsizlik ve yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2018/1432 K. 2018/2485 T. 14.3.2018)
10Baki kuru a.g.e., s. 1079, Haksız fiilin meydana geldiği yerde açılmasında isabetsizlik olmadığına dair bir karar: 4. HD. 29.01.2014 T. 4361/1151
11Muhammet Özekeş, İcra İflas Hukukunda İhtiyati Haciz, 1999 , s. 416
12Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Nami Barlas; Sayfa 113
13Adnan deynekli 184
15Adnan deyneli 187-188
16Baki kuru, a.g.e., s. 1076
174. HD. 09.04.2015 T. 8971/4473 (İhtiyati tedbir ile ilgili bir karardır.)
1811. HD. 25.09.2014 T. 12738/14618
19Baki kuru, a.g.e., s. 1077
20Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Prof. Dr. Nami Barlas; Sayfa 109; Ayrıca bknz: Talih Uyar, İcra Hukukunda Haciz, 2. bası, 1990, s. 153; Şaban Kayıhan/Murat Erdem, Haksız ihtiyati tedbir ve Haksız İhtiyati Haciz Koyduranın Sorumluluğu, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1998, cilt 2, sayı 1, s. 241-242,245
21Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Prof. Dr. Nami Barlas; Sayfa 110-111
22Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Prof. Dr. Nami Barlas; Sayfa 110
23Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan: Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Sebebiyle Tazminat Sorumluluğuna İlişkin Bazı Tespitler, Prof. Dr. Nami Barlas; Sayfa 112,113
24…haksız ihtiyati haciz kararı alan alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından geçerli olup, manevi tazminat yönünden TBK 58, (BK’nın 49) maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir…haksız hacizlerde maddi tazminat isteminde kusur aranmamakta ise de manevi tazminat için kusur aranır. Mahkemenin haksız hacizden doğan sorumluluğun kusura dayanmayan objektif bir sorumluluk olduğu yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Nitekim fiili haciz de uygulanmamıştır. Bu nedenle davacının ağır manevi zararı da oluşmamıştır. Şu halde mahkemece, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken… (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2015/9517 K. 2016/11199 T. 14.11.2016)
254. HD. 12.04.2016 T. 5693/4831
264. HD. 29.03.2016 T. 472/4122
27Adnan deynekli 196
28Talih Uyar/Alper Uyar/Cüneyt Uyar, İcra Hukukunda İhtiyati Haciz, s. 125-126, Bknz: 11. HD. 22.3.1979 T. 113/1469
2911. HD. 17.3.1987 T. 186/1513
30 Baki Kuru a.g.e. s. 1079
31Hamdi yasaman 122-123, Ayrıca daha önce doktrinde öne sürülen bir görüşe göre kusursuz sorumluluğun kapsamı sadece doğrudan zararlarla sınırlı olacağından bu durumda da dolaylı zararın giderilmesi istenemez (hamdi yasaman 124)
32…Tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında ceza davasının açılmış veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması gerekli değildir; sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir. Bununla beraber hukuk hakimi, ceza tertibine ilişkin olarak ceza hakimince verilen ve suçun işlendiğini ya da işlenmediğini kesinlikle tespit eden bir hüküm varsa, bununla bağlıdır (BK. m. 53). Ancak, ceza hakimi eylemin suç olup olmadığı üzerinde durmaksızın delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı vermiş olursa, hukuk hakimi bununla bağlı olmayarak, haksız eylemin suç niteliğini taşıyıp taşımadığını araştırır. Bunun gibi ortada böyle bir hükmün bulunmaması halinde de hukuk hakimi, cezai sorumluluğu gerektiren bir eylemin işlenmiş olup olmadığını serbestçe inceleyip takdir eder ve olaya uygulanacak zamanaşımını belirler. Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikayete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikayet süresinin (mülga TCK. m. 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir (Hukuk Genel Kurulu’nun 03.06.1953 gün ve E:4/71, K:77 sayılı ilamı)… hukuk mahkemelerinde açılacak tazminat davalarına uygulanacak ceza davası zamanaşımı süreleri, mahkemece ağırlatıcı veya hafifletici nedenler dikkate alınarak hükmedilen (kişisel) ceza sürelerine göre değil, mülga 765 sayılı TCK m.102’de (5237 sayılı yeni TKC m 66’da) ayrı ayrı gösterilen üst (tavan) süreler üzerinden hesaplanacaktır. (Yargıtay Kararı – HGK., E. 2013/36 K. 2013/1457 T. 9.10.2013)
Not: Mülga olan Borçlar Kanunu esas alınarak yazılmış bir karardır.
33Hamdi yasaman 128
34Hamdi yasaman 129
35…Davacı, haksız olarak haczedildiğini belirttiği eşyaların kendisine ait olduğunu iddia ettiğine göre, haksız haciz nedeniyle tazminat davası açabilmesi için icra dosyasının tarafı olması şart değildir. Şu durumda, açıklanan nedenle delillerin toplanarak, işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün, bu nedenle bozulması gerekmiştir… (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2014/4305 K. 2014/10557 T. 25.6.2014)
36Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2013/6659 K. 2014/3140 T. 26.2.2014
37…Haciz ve muhafaza esnasında hazır bulunan dava dışı borçlunun davacıya ait olduğu anlaşılan müzik aletlerinin başkasına (davacıya) ait olduğunu beyan etmediği, İİK’nun 85/2. maddesi uyarınca; davacıya ait eşyanın muhafaza altına alınmasında davalı-alacaklının kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir… (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2012/13521 K. 2013/11284 T. 12.06.2013)
38…Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği veya borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir… (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2016/3332 K. 2018/1914 T. 15.3.2018)
39Bknz: “Haksız İhtiyati Haciz Nedeniyle Açılan Tazminat Davası” başlığı.
40…Her ne kadar sonuç olarak İcra Müdürlüğünün icranın iadesi talebi üzerine davacıya gönderdiği ödeme yazısı nedeni ile İcra Hukuk Mahkemesi 2013/462 esas sayılı dosyasında icra müdürlüğü işleminin iptaline karar verimiş olsada, davalının icranın iadesi yoluna başvurmasının nedeni Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/2800 esas 2013/4226 karar sayılı ilamının infaz edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan hacizlerde bu talep nedeni ile meydana gelmiştir. Bu durumda icranın iadesinin istenmesinde ve yapılan hacizlerde davalının kusuru bulunmadığına göre davanın tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir… (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2015/3205 K. 2016/2518 T. 29.2.2016)
41… haksız icra takibi ve sonrasındaki işlemler nedeniyle uğradığı zararı ise %40 kötüniyet tazminatı karşılamıştır. Menfi tespit davası ile hükmolunan kötüniyet tazminatının amacı, bu tür zararların karşılanmasına yöneliktir. Davacı bu tazminatın üstünde zararı olduğunu ispatlayamamıştır. Makine bedelleri davacıya iade olunmuş olup makine bedellerinin kıymet takdirine itirazda bulunmadığına göre, icra takibinde belirlenen bedeli benimsediğinden, yeniden makine bedeli belirlenerek hüküm altına alınması doğru değildir. Kaldı ki, davacının istemi makine bedelinin tahsiline de yönelik değildir. İstem, makineler ucuza satıldığından aradaki farkın tazminine ilişkindir. Davacının icra dosyasındaki bedele itiraz etmemesi, bu bedeli menfi tespit davasına dayalı olarak faiziyle alması, bu nedenle uğradığı sair zararları kötüniyet tazminatı ile tahsil etmesi ve bunları aşan zararı olduğunu ispatlayamaması nedeniyle eldeki davanın tümden reddi gerekirken kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2012/6189 K. 2013/7249 T. 18.4.2013)
42Dava, haksız haciz nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmiştir. Davacının kefili olduğu kredi sözleşmesi gereği yapılan icra takibine karşı açılan menfi tesbit davasında sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı belirlenerek davacıya karşı yapılan hacizlerin haksız olduğu anlaşılmış ise de, kredi sözleşmesi ekinde davacının nüfus cüzdanı fotokopisinin bulunması ve bu konuya ilişkin davacının izahatı irdelendiğinde davacının nüfus cüzdanının fotokopisini iş arkadaşı olan kredi borçlusuna vermek suretiyle fotokopinin kredi işleminde kullanılmasına sebebiyet verdiği ve özensiz davrandığı anlaşılmakla müterafık kusuru gözetilerek uygun miktarda manevi tazminata hükmolunması gerekirken, mahkemece müterafık kusur gözetilmeden manevi tazminat takdir edilmesi bozma nedenidir. (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2011/6526 K. 2011/11516 T. 04.07.2011)
43…Somut olayda, açıklanan yönler ve dava konusu tankın dava dışı borçlunun elinde haczedilmiş olması, borçlu tarafından tankın davacının siparişi üzerine imal edildiği ve mülkiyetinin davacıya geçtiği yönünde haciz sırasında herhangi bir beyanının olmaması gözetildiğinde tahsiline karar verilen zarar miktarından BK 43-44 maddeleri (TBK. Madde 51-52) gereğince uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılmalıdır.” şeklindeki gerekçe ile bozulmuştur. (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2017/5098 K. 2018/178 T. 18.1.2018)
Avukat Oğuzhan Yazıcı, 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra stajını tamamlamış ve ruhsatını aldığından beri İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yapmaktadır. Özel hukuk alanındaki yüksek lisansını da İstanbul Üniversitesinde tamamlamıştır. (ORCID ID: 0009-0005-8249-8432)
Kurumsal icra (para tahsili) işleri yapmamaktayız. Dolayısıyla lütfen kendisini adımızla tanıtıp çeşitli nedenlerle sizden para isteyenlere para göndermeyin. Sahte hesaplarla iletişime geçenlere karşılık dahi vermeyin.