Adi bir kağıt veya kambiyo senedindeki imzanın sahteliği hakkındaki inceleme bilirkişi aracılığıyla yapılacaktır. Raporların imza hakkında kesin bir şekilde gerçek veya sahte kanaatinde bulunabildiği durumlarda sorun yoktur. Peki imzanın kime ait olduğu konusunda çelişki varsa ne yapılacaktır? Aşağıdaki içtihatlar incelendiğinde Yargıtay’ın borçlu lehine yorum yapılması gerektiği görüşünde olduğunu görüyoruz.
Y. 12. Hukuk Dairesi 2016/9785 E. , 2017/1350 K.
“…Somut olayda, mahkemece, takibe dayanak çek üzerinde yaptırılan inceleme sonucunda ATK tarafından düzenlenen 25.02.2015 tarihli raporda; çekin keşide tarihi üzerindeki paraf imzasının keşideciye ait olup olmadığı hususunun tespit edilemediğinin bildirildiği, bilahare, Adli Tıp Kurumu’nca tanzim edilen 17.08.2015 tarihli raporda ise; takip dayanağı çekte evvelce ”30.09.2012” olarak düzenlenmiş keşide tarihinin halen okunur ”30.10.2012” durumuna dönüştürülmüş olduğunun belirtildiği görülmektedir. Bu durumda, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarında; takibe konu çekin keşide tarihinde tahrifatın varlığının tespit edildiği ve keşide tarihi üzerindeki paraf imzanın keşideci borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı açıktır. Dolayısıyla, keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin keşideci borçlunun onayı olmadığından söz konusu değişiklik geçerli değildir. Alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edilmediği ve ispat yükünün de alacaklıda olduğu dikkate alındığında; çekin keşide tarihinin tahrifattan önceki tarih olan ”30.09.2012” olduğunun kabulü gerekir…”
Y. 12. Hukuk Dairesi 2015/10517 E. , 2015/20856 K.
“…… Kurumu … Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 14/10/2014 tarihli raporda; inceleme konusu 3 adet çekteki basit tersimli keşideci imzaları ile …’nın dosyada mevcut basit tersimli polimorf imzaları arasında; biçimsel benzerlikler görülmekle beraber söz konusu imzaların …’nın eli ürünü olduğu yada, olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği, söz konusu 3 adet çekteki basit tersimi keşideci imzaları ile, bu kez gönderilen; 13.08.2011, 09.07.2011, 06.08.2011, 30.07.2011, 23.07.2011, 05.08.2011, 04.06.2011, 12.11.2011, 26.11.2011, 08.01.2011 keşide tarihli çeklerdeki basit tersimli keşideci imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve kalem baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından, söz konusu imzaların aynı el ürünü olduklarının kabulü gerektiği, inceleme konusu 3 adet çekteki basit tersimli keşideci imzaları ile 22.08.2010, 17.08.2012, ve 25.05.2012 tarihli çeklerdeki keşideci imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve kalem baskı derecesi bakımından aynı el ürünü olduklarını gösterir nitelik ve yeterlilikte bulgu saptanmadığı belirtilmiştir…O halde, mahkemece, … Kurumu’nca düzenlenen 14.10.2014 tarihli rapor içeriğine göre borçlunun imza itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir…”
Y. 12. Hukuk Dairesi 2018/11789 E. , 2018/7912 K.
“…Somut olayda, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, 14.10.2015 tarihli ilk raporda takip dayanağı çekteki keşideci imzasının borçlu şirket yetkilisi …’a ait olduğu tespit edilmiştir. Anılan çekin keşide tarihinde tahrifat yapılıp yapılmadığının da tespitinin istenmesi üzerine düzenlenen 03.11.2015 tarihli ek bilirkişi raporunun sonuç kısmının 1 ve 2 numaralı açıklamalarında, her ne kadar rakamlar üzerinden defalarca gidildiği görülse de ilk yazılan rakamın ne olduğu hususunun tespit edilemediği ve paraf imzanın aidiyeti hususunda da bir tespite gidilemediği belirtilmiş, 3 nolu açıklamada ise yine keşideci imzasının …’a ait olduğu tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere; mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda da borçlu şirket kaşesinin üstündeki imzanın anılan şirket yetkilisinin eli ürünü olduğu kesin olarak belirlenmiş olmakla birlikte şikayet konusu keşide tarihi üzerindeki paraf imzaların kime ait olduğu ve keşide tarihi yönünde kesin bir kanaat bildirilmemiştir. O halde; mahkemece bilirkişi raporu borçlu lehine yorumlanmak suretiyle parafın borçluya ait olmadığı kabul edilerek senedin gerçek keşide tarihinin tahrifattan önceki tarih olduğu gözetilip bankaya süresinde ibraz edilip edilmediği belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”
Y. 12. Hukuk Dairesi E. 2015/24989, K. 2016/1769
“Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı ve paraf imzasının da sahte olduğu yönündeki itirazlar bilirkişi incelemesi ile sonuçlandırılmalıdır. Çek keşideci tarafından düzenlenmiş olduğundan, çek üzerindeki çıkıntı ve değişikliklerin keşideci tarafından paraf edilmesi gerekir. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nce düzenlenen 17.12.2012 tarihli raporda “…. keşide tarihi bölümünde yer alan karalama paraf tarzı imzanın karalama tarzında çizgilerden ibaret basit tesimli bir imza olması nedeniyle aidiyetinin ve sorulduğu üzere… ile…’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği, mahkemece imzanın borçluya ait olup olmadığının belirlenememesi nedeniyle resen Marmara Üniversitesi Grafoloji bölümünden üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 13.05.2015 tarihli raporda da, keşide tarihinde yer alan parafın kimin eli ürünü olduğunun tespit edilemediğinin ve üzeri çizili olan tarihte tahrifat yapıldığının, tahrifattan önceki tarihin 16.08.2010 olduğunun bildirildiği görülmüştür. İİK.nun 170/3 . maddesinde inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşıldığı takdirde itirazın reddedileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu çekteki imzaların borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfeti de alacaklıya aittir (HGK.’nun, 26.04.2006 12-259/231 sayılı kararı). Bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması zorunludur. Somut olayda, mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda da keşide tarihindeki paraf imzanın keşideci borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı görülmektedir… O halde mahkemece İİK’nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...”
Y. 12. Hukuk Dairesi 2020/4356 E. , 2020/7526 K.
“…Somut olayda, Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’nin 08.3.2019 tarihli raporunda; imzanın, borçlunun eli ürünü olup olmadığı yönünde menfi yada müspet kanaat bildirilemediği, alacaklının bu rapora itirazı üzerine alınan Adli Tıp Kurumu’nun 13.9.2019 tarihli raporunda da imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği görülmektedir. Bu durumda bilirkişi raporlarında yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması zorunludur. Zira takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfeti de alacaklıya aittir…”
Y. 12. Hukuk Dairesi 2018/9963 E. , 2019/583 K.
“…Somut olayda, mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarında; 25/04/2017 tarihli Kriminal Polis Laboratuvarlığında düzenlenen raporda “borçlunun eli ürünü olması mümkün ve muhtemel “olduğu, Adli Tıp Kurumu raporunda “eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği”, mahkemece oluşturulan üç kişilik bilirkişi raporunda da “borçlunun eli ürünü olduğu söylenebilir” şeklinde ihtimalli tespitler yapıldığı dayanak belgedeki imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı görülmektedir. Bu durumda bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması zorunludur; zira takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfeti de alacaklıya aittir…”