Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/1897 E., 2019/1073 K.
“…Yerel mahkemece; davalının davacıya karşı sorumluluklarını yerine getirmediği, tartışma çıkartıp davacıya bağırdığı, küfürler ettiği, bu sebeplerle tarafların ayrıldıkları, uzman raporunda müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesinin yararlı olacağının belirtildiği, davalının tanıklarını gerek ön inceleme safhasında gerekse ön inceleme duruşmasında bildirmediği, davalının tanıklarının cevap dilekçesinde yer almadığı ve tahkikat duruşmasında tanıkların isimlerinin bildirildiği, bu nedenle süresi içerisinde tanık isimleri bildirilmediğinden ve karşı taraf da onay vermediğinden davalı tarafın tanık dinletme talebinin reddedildiği, davalının boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu, açıklanan sebeplerle boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesine, davacı kadın lehine aylık 425,00TL yoksulluk nafakasına, ayrıca boşanmakla davacı eşinin maddi desteğini kaybedeceğinden davacı kadın lehine 12.000,00TL maddi tazminata ve davalının davacıya karşı olan söz ve davranışları davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirildiğinden kadın lehine 12.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Davalı erkek vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; davalının cevap dilekçesinde savunma olarak ileri sürdüğü her bir vakıayı hangi delille ispat edeceğini belirtmesinin gerektiği, mahkemece davalı tarafa cevap dilekçesinde gösterilen, ancak sunulmayan belgeleri sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilmesi için de açıklama konusunda iki haftalık kesin süre verileceği, tarafların dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri gerektiği, davalı erkeğin cevap dilekçesinde herhangi bir delil ya da tanık listesi sunmadığı gibi böyle bir delili olduğuna dair herhangi bir açıklamasının da bulunmadığı, ön inceleme duruşmasında da delil ve tanığı olduğuna ve bunları bildireceğine dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, aynı duruşmada davacı vekili bu konuda süre talep etmesine rağmen davalının böyle bir talebinin bulunmadığı, davalının 27.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasından sonra 13.03.2013 tarihinde delil ve tanık listesi sunduğu, davacı vekilinin davalı erkek vekilinin sunduğu delil listesine onay vermediği de gözetilerek davalı tarafın delil listesi ve tanıklarının dikkate alınmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 27.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında tarafına delillerini sunması için süre verilmeyen davalı erkeğin ön inceleme duruşmasından sonra 13.03.2013 tarihinde sunduğu delil listesinde yer alan delillerinin toplanılıp toplanılmayacağı noktasında ortaya çıkmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda davaların en az giderle sonuçlandırılması ve yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla delillerin bildirileceği zaman düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler aynı zamanda taraflara karşı tarafın gösterdiği delillerden haberdar olmak suretiyle sunulan delillere karşı delil, iddia veya savunma bildirebilme imkânı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuşacaktır.
Şöyle ki; 6100 sayılı HMK’nın “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.
Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı da dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme, somutlaştırma yükümlülüğünün de bir gereğidir (Pekcanıtez, H: Medeni Usul Hukuku, C.15. Bası, İstanbul 2017, s. 1139).
6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin birlikte verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129/1-d-e maddesine göre; cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus da davalının savunmasını somutlaştırma yükümlülüğünün gereğidir. Davalı da davacı gibi savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları hangi delillerle ispat edeceğini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların teminini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır (Pekcanıtez, Pekcanıtez Usul, s.1237-1239).
Dava dilekçesinin davalıya tebliğinde, davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceğinin tebliğ zarfında gösterilmesi gerektiği HMK’nın 122. maddesinde düzenlendikten sonra, aynı Kanunun “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde de “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır…” şeklinde düzenleme yapılmıştır. HMK’nın 122. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere cevap süresi kanunla düzenlenmiş, kesin bir süre hâline getirilmiştir.
HMK’nın “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 128/1. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Davayı inkâr etmiş sayılan davalı, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre ise; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Yine aynı Kanunun “Ön İnceleme duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere; Mahkemece, taraflara dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında gösterdikleri, ancak sunmadıkları belgeleri sunmaları ve ellerinde mevcut olmayan belgelerin de getirtilebilmesi için gereken açıklamayı yapmak üzere tahkikata başlamadan önce, son kez kısa bir süre verilmesi gerekmektedir.
Dilekçeler aşaması kesin sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan delil gösterilmesi” başlıklı 145. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Sözü edilen maddede tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145. maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması hâlinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenilme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145. madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Özekes, Pekcanıtez Usul, s.1339).
Bu açıklamalar ışığında somut olayda; davacı kadın tarafından 10.12.2012 tarihinde açılan boşanma davasına davalı erkek tarafından yasal süresi içinde cevap dilekçesi ibraz edilmiştir. Davalı erkek tarafından sunulan cevap dilekçesinde savunmanın dayanağını oluşturan vakıalara yer verildikten sonra savunma vakıalarının şahitlerle ispat edilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece 27.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında Kanunun amir hükmüne rağmen davacı tarafa HMK’nın 140/5 maddesi uyarınca iki hafta süre verilmesine rağmen ön inceleme duruşmasında hazır bulunan ve beyanında cevap dilekçesini tekrar ettiğini ifade eden davalı erkeğe adı geçen madde uyarınca süre verilmediği hâlde davalı erkek tarafından iki haftalık yasal süre içerisinde 13.03.2013 tarihli delil listesi sunulmuştur. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, cevap dilekçesinde savunma vakıalarının şahitlerle ispat edileceğinin belirtildiği, dayanılmayan delillerin toplanılmasına yasal imkân bulunmadığı ancak davalı erkek tarafından yasal süresi içerisinde verilen cevap dilekçesi ile tanık deliline açıkça dayanıldığı anlaşılmakla davalının delil listesinde yer alan tanıkların HMK’nın 240. ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun şekilde davet edilip dinlenildikten sonra tüm deliller değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.O hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenle bozulmalıdır…”