Genel Olarak TİHEK Başvuruları
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu m. 17 uyarınca, ayrımcılığa uğradığını düşünenler TİHEK’e ücretsiz başvuruda bulunabileceklerdir.
Talep üzerine veya re’sen yapılan incelemeler üç ay içinde sonuçlandırılır. Fakat bu sürenin üç ay daha uzatılması mümkündür.
Başvurucunun şikayeti üzerine muhataptan yazılı görüşü istenir. Ardından başvurucunun da yazılı görüşü alınır. Fakat başvurucu, başvuru dilekçesi de dahil olmak üzere iki defa dilekçe verebilirken, muhatabın ikinci kez dilekçe verebileceği kanunda düzenlenmemiştir. Fakat taraflara talepleri hâlinde Kurul önünde ayrı ayrı sözlü açıklama yapma hakkı tanınabileceği belirtilmiştir.
Yazılı görüşler alındıktan sonra, TİHEK Başkanı, re’sen veya talep üzerine tarafları uzlaşmaya davet edebilir.
Araştırma yapılırken yerinde inceleme yapılması, tanık dinlenmesi ve bilirkişi yardımından faydalanılması mümkündür.
Başvurucu, iddiaların gerçekliğine ilişkin kuvvetli emareler ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyarsa, ispat yükü muhataba geçecektir.
İhlal yapıldığı tespit edilirse, ihlalden sorumlu olan kişi veya kurum hakkında bin Türk lirasından on beş bin Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanacaktır. 2022 yılı itibariyle bu miktarların alt sınırı 2673,61 TL, üst sınırı ise 40179,00 TL’dir.
TİHEK Kanunu metnine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yabancılara Yönelik Ayrımcılıklar
Belediyenin Yabancılara Yüksek Su ve Nikah Ücreti Tarifesi Uygulaması
TİHEK, Bolu Belediyesi’nde yabancılara uygulanan su tarifesi ve nikah ücretinin fazla olması sebebiyle ihlal olduğu kanaatine varmıştır. Bu kapsamda muhatap belediye aleyhine 40.000 TL idari para cezasına hükmedilmiştir. Rastladığımız kararlar arasında TİHEK’in verdiği en yüksek idari para cezası budur.
- “…Belediye Başkanı, Meclis Kararı ile yabancıların nikâh ücretlerinin 100.000 TL, su ücretlerinin ise dolar kuru üzerinden olacağı açıklamalarında bulunmuş, özellikle Bolu ilinde bulunan yabancılara yönelik nikâh ve su tarifelerinde farklı bir muamele uygulanacağını ifade etmiştir. Kararda, nikah ücretlerinin iki tarafın T.C. vatandaşı olmaması durumunda yüksek tarifeden uygulanacağı açıklamasının yanı sıra özellikle su tarifeleriyle ilgili olarak uygulamanın T.C. vatandaşı olmayan tüm yabancıları kapsamadığı, Uluslararası Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde hukuken mülteci statüsünde tanınan veya oturma izni olmaksızın BM tarafından geçici koruma altında kabul edilen yabancılar hariç olmak üzere 6458 sayılı Kanun’un 3.maddesinin (j) fıkrası uyarınca Türkiye’de kalmak üzere verilen izin belgesine sahip olan yabancılar açısından söz konusu olduğu açıklamasına yer verilmiştir. Nitekim Belediye Başkanı Tanju ÖZCAN’ın düzenlediği basın açıklamasında kullandığı, “Eğer rahatsız oldularsa Şam’da su daha ucuz. Buyursunlar. Nikâh ücretleri de Şam’da ucuz. Şam belediyesi nikah da kıymıyor. Orada hocalar kıyıyor. Hocanın cebine ne sıkıştırırsan onu alıyor. Dolayısıyla illa Bolu’da evlenmek zorunda değiller” ifadeleriyle hedefindeki yabancıların özellikle Suriye’den ülkemize gelen geçici koruma altındaki yabancılar olduğu gözlemlenmektedir… Somut olayda Belediye Meclisi kararının evlenme ve aile kurma hakkı ile suya erişim hakkı kapsamında, Suriyeliler ve Iraklılar başta olmak üzere oturma iznine sahip olmayan veya yeterli bir oturma iznine sahip olmayan yabancılara yönelik olarak Belediyenin sunduğu nikah, su gibi hizmetlerde ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık içerdiği görülmektedir… Söz konusu karar ilde bulunan yabancılara yönelik aile kurma ve evlenme hakkı ile yeterli ve temiz suya erişim hakkı kapsamında haklılaştırılamayan, orantısız ve makul bir gerekçeye dayanmayan farklı bir muamele olduğundan 6701 sayılı Kanun’un 3. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.” TİHEK 2022/175 K.
Dükkan Vitrininde Yabancıların Giremeyeceğinin Belirtilmesi
Gerçek kişilerin ve özel tüzel kişiliklerine de kanun kapsamında idari para cezası verilmesi mümkündür.
- “… İhlal iddiasına muhatap İ… O…, Denizli’nin Merkezefendi ilçesinde bulunan dükkânının vitrinine İran, Afgan ve Suriye uyruklu müşterilere yönelik olarak “İRAN, SURİYE, AFGAN MÜŞTERİ BU DÜKKÂNA GİREMEZ, ALIŞVERİŞ YAPAMAZ, GİRERSE BU MEKANDA DAYAK YER!”, “SURİYE, AFGAN, İRAN KİŞİLER BU İŞ YERİNE GİRERSE DAYAK YER, SORUMLULUK KABULÜMÜZ DEĞİLDİR!” şeklinde bir döviz asmıştır… İhbar üzerine, konuyla ilgili olarak Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan alınan cevabi yazıda, afişi asan İ… O… hakkında, Denizli 10. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, 21.11.2018 tarihinde ve 2018/845 esas numarası ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” başlıklı 216. maddesi uyarınca, dava açıldığı ifade edilmiştir… tamamen kişisel bir bağlamda olmamak kaydıyla, bir mal veya hizmetin normal olarak bedel karşılığında temin edildiği herhangi bir durumun, kamuya açık mal ve hizmet alanı kapsamına girdiği kabul edilmektedir. Nitekim, AB üye ülkelerin ulusal içtihatları da göz önünde bulundurulduğunda, restoranlar ve gece kulüpleri, dükkanlar ve sigorta kuruluşlarının hizmetleri gibi ‘özel’ kişiler tarafından sunulan hizmetlere erişim kazanılması gibi durumda bu kapsamda değerlendirilmektedir… somut olay bağlamında alınmadığı ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği değerlendirilmektedir…” TİHEK 2019/29 K.
Ev Satışında Renk Temelinde Irkçılık
TİHEK, ev bakmak isteyenleri siyahi olduğu gerekçesiyle reddeden emlak ofisi aleyhine 5000 TL idari para cezasına hükmetmiştir.
- “…Başvuran özetle; 18.02.2021 tarihinde eşi ve kızlarıyla ev kiralamak için randevu alıp K. isimlisiteye gittiğini, emlak müşavirliğine önce eşinin girdiğini, yalnız olan eşine ”Elimizde uygun daire var gösterebiliriz” dendiğini, beş dakika sonra başvuranın kendisi içeri girdiğinde ise ”Üzgünüz ama siyahileri sitemize kabul etmiyoruz” şeklinde karşılık verildiğini, başvuranın eşine konuşmaları doğru anlayıp anlamadığını sorması üzerine eşinin “Aslında evi bana kiraya verebileceklerini fakat sen siyahi olduğun için bize ev veremeyeceklerini söylüyorlar” dediğini ve tekraren “Siyahiler sitemize kapıdan dahi giremez, yönetimin böyle bir talimatı var üzgünüz” dendiğini belirterek renk temelinde ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir… Başvuru konusu iddialara ilişkin haberlerin basında da yer bulduğu ve bir özel kanalda bizzat muhatap emlak ofisi çalışanı ile konu hakkında görüşme gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Yapılan röportajda, emlak müşavirliği çalışanının; “Site yönetimince alınan karar doğrultusunda siyahilere daireverilemediğinin başvurucuya iletildiği, emlak müşavirliğinin de aslında komisyon alabileceği müşteriyi kaybetmek istemeyeceği; fakat sitede oturmak için belli şartların arandığı ve bu şartlardan birisinin de siyahi birey olmamak şeklinde belirlendiği” hususlarını ifade ettiği görülmüştür… basına yansıyan haberlerde de muhatap emlak ofisi adına açıklama yapıldığı, dolayısıyla başvuru konusu iddialara ilişkin kurumsal olarak beyanda bulunmak suretiyle konuya müdahil olunduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Kurumumuz dosya muhatabı olarak ofis çalışanlarından ziyade “emlak ofisinin” taraf sıfatının uygunluğuna karar vermiş ve somut başvurunun muhatabı olarak; gerçek kişi tacirin işletmesi olan (B. Ş.) C.R.E Emlak Ofisinin muhatap tutmuştur… n yerinde inceleme sırasında sitede ikamet etmekte olan bir başka siyahi birey tanık olarak dinlenmiş ve kişinin; “Ben bu sitede siyahi birey olarak 2018 yılından beri oturmaktayım. Bana karşı rengimden dolayı site yönetimi tarafından herhangi bir ayrımcı tutumda bulunulmamıştır. Eşimle birlikte sitede bir şikâyetim olmadan ikamet etmekteyim.” şeklindeki ifadesi tutanak altına alınmıştır. Bahsi geçen ifadelerden de anlaşılacağı üzere,site yönetiminin siyahi bireyleri siteye kabul etmemeye yönelik bir iradesinin olmadığı görülmektedir… başvuranın ten renginden dolayı kamuya açık sunulan bir hizmetten yararlanamadığı ve 6701 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetten objektif gerekçe olmaksızın mahrum bırakıldığı anlaşıldığından, Muhatap emlak ofisinin başvuranın “rengi” nedeniyle hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit bir şekilde yararlanmasını engelleyerek ayrımcılık yasağına aykırı bir muamelede bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır…” TİHEK 2022/12 K.
Dini İnanç Özgürlüğünün İhlali
Havuza Tesettürlü Mayoyla (Haşema) Sokulmaması
TİHEK, site havuzuna haşemayla girmenin Kat Malikleri Kurulu kararıyla yasaklandığı bir olayda, muhatap site yönetimi aleyhine 5000 TL idari para cezasına hükmetmiştir.
- “…Site yönetimi tarafından verilen görüş yazısında haşemanın kıyafet gibi olması, kumaşın insan bedeni gibi kolay temizlenmemesi, hijyen ve sağlık hakkı gibi nedenlerle kat maliklerinin bu yönde karar aldığı belirtilmiş ise de, Kurumumuz tarafından benzer bir başvuru nedeniyle Sağlık Bakanlığı’ndan konu hakkında talep edilen görüşte bilimsel literatürde yüzme havuzuna haşemayla girilmesiyle diğer yüzücü giysileri ile girilmesi arasında hijyen açısından olumsuz bir durum oluştuğuna dair bir bilgiye rastlanmadığını belirtilmiştir…. Ayrıca ispat yüküyle ilgili olarak, 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 21’inci maddesi gereğince Kuruma yapılan başvurularda ispat yükünün yer değiştirmesi için başvuranın iddianın gerçekliğine dair kuvvetli emareler ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması gerekmektedir. Başvuran başvuru dilekçesi ekinde haşema ile havuza girmenin yasak olduğuna ilişkin tabelanın görüntüsünü sunarken, muhatap site yönetimi konuya ilişkin olarak “haşema ile havuza girilmez” maddesinin yer aldığı 14.07.2018 tarihli kat malikleri kurulu kararını sunmuş ve başvurucunun iddialarının aksini ispatlamak bir yana, ayrımcı uygulamanın varlığını ortaya koymuştur… 6701 sayılı Kanunun Kanun’un 4’üncü maddesinde de ayrımcılık türleri arasında sayılan doğrudan ayrımcılığın gerçekleştiği ve başvuranın inancı nedeniyle bir haktan diğer site sakinlerine kıyasla eşit bir şekilde yararlanmasının engellenerek ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2022/143 K. (Benzer şekilde: TİHEK 2022/39 K., TİHEK 2022/37 K., TİHEK 2021/19 K., TİHEK 2020/26 K.)
Fakat, çalışanların tesettürlü mayo ile ilgili bilgisi bulunmuyorsa ve bu konuda hataya düşmüşlerse, TİHEK, ayrımcılık kastının olmadığını kabul edebilmektedir.
- “…Olay günü İ. S. tarafından tutulan tutanakta başvuranın “tayt ve tişörtle havuza girmek istediği”, D. A. tarafından tutulan tutanakta “başvuranın üzerinde sporcu atleti ve sadece spor salonunda kullanılabilecek fitness taytı vardı”, “havuz kıyafeti dışındaki bir kıyafetle havuza girildiğinde havuzdaki 20 ton suyu kirletebileceğini, hem üyelerin hem de kendi sağlığı için havuza alamayacağı” ifadeleri yer almıştır. Bu ifadelerden iki sonuca ulaşılabilir. Birincisi, çalışanların yarı tesettürlü mayo hakkında bilgisi bulunmamaktadır. Zira bu durum başvuranın babasının “Elemanınız S. Hanım beni aradı ve kızımın havuz kıyafetlerinin uluslararası standartlara uygun olduğunu, görevli arkadaşın bilgisizliği nedeni ile kızımın havuza alınmadığını söyledi.” şeklindeki mesajında açıkça görülmektedir. İkinci sonuç ise; muhatap işletmenin ayrımcılık saikinin bulunmadığı ve çalışanların havuz kurallarını uygulamak ve/veya genel sağlığı korumak için meşru bir amaç uğruna hareket ettiğidir. 38. Çalışanların, yarı tesettürlü mayoyu bilmemesi veya yarı tesettürlü mayonun spor yapılan kıyafetlerle aynı görüntüye sahip olması, çalışanların böyle bir davranışta bulunması için makul görünebilecek bir sebeptir. Eldeki verilerden hareketle; çalışanların, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda bir hataya düştüğü anlaşılmaktadır. Bu yüzden ceza almamaları gerekir…” TİHEK 2020/25 K.
Ayrımcı Söylemlerde Bulunmak (Hukuka Aykırı Bulduğumuz Kararlar)
TİHEK’in ayrımcı söylemlerde bulunanlar aleyhine idari para cezasına hükmettiği kararları da mevcuttur. Biz bu alt başlık kapsamında yer alan kararlara konu olan iki olayın da TİHEK’in görevi kapsamı dışında olduğunu düşünüyoruz.
- “… Radyo, Televizyon ve Dijital Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait T. ünvanlı haber ve kültür içerikli iletişim hizmeti sunan televizyon kanalının 23 Mart 2020 tarihli “G. B.” isimli yayınında programı sunan C.A., Covid-19 tedbirleri kapsamında uzaktan öğretim ile Eğitim Bilişim Ağı (EBA) Televizyonu üzerinden anlatılan ilk ders hakkında, “1. sınıflar için başlamış olan bir ders. Arkamda gördüğünüz öğretmen de türbanlı. Bunu yapmaları bence yanlış çünkü şu anda okullarda türbanlı öğretmen var mı? Var. Ama milyonlarca öğrenciye rol model olarak türbanlı öğretmeni vermek çok yanlış. Yani bana bunu öyle böyle özgürlük diye anlatmayın kardeşim. Öğretmenin görüntüsü türbanlı öğretmen değil. Yani imaj olarak. Var mı var, maalesef var ama bana göre yanlış ama var. Ama diyorum ya bu Milli Eğitim Bakanına bunu yapmaları mümkün değil kardeşim. O kafa yapamaz bunu. Şimdi buraya niye onu koyuyorsun? Bak oradan bile yapıyorlar. Sonra eleştiri diyorlar. Eleştireceğim tabi kardeşim. İlkokul 1. sınıfların tamamına türbanlı öğretmeni olan var olmayan var, hiç türbanlı öğretmen görmemiş olan var, görmüş olan var. Ama sen ilk gün başlıyorsun ve imaj olarak türbanlı öğretmenle başlamak kadar facia bir şey olamaz. Burada yapmayın bari.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur… Resen incelemeye konu olayda 6701 Sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde güvence altına alınan AYRIMCILIK YASAĞININ İHLAL EDİLDİĞİNE, 2. C. A. hakkında 15.000,00-TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA, 3. … Radyo, Televizyon ve Dijital Yayıncılık Anonim Şirketi hakkında 15.000,00-TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA…” TİHEK 2020/198 K.
Bu karara bizim de katıldığımız şekilde bir de karşı oy düşülmüştür. İlgili karşı oy metni kısaca şu şekildedir: “Kurumun görev alanı kapsamında kalmadığı, muhatabın ayrımcılık kokan nefret söyleminin ceza yargılamasının konusu olduğu gerekçesi ile bu incelemeye tarafımızdan karşı oy yazılmıştır… Eldeki incelemede “ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü” AİHM ve AYM kararları başta olmak üzere diğer ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde ele alınmıştır. Ki bu değerlendirmelere katılmamak mümkün değil. Ancak bu haklardan yararlanılmasında kime, hangi temelde nasıl bir ayrımcılık yapıldığı anlaşılamamıştır…”
Yani ayrımcı söylemlerde bulunulmuş olması, konunun Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun görevi alanına girdiği anlamına gelmemelidir. Bahsedilen ayrımcı söylemler belli bir haktan faydalanılmasına engel olmuşsa, ancak o zaman TİHEK görevli olarak işin esasına girmelidir. Aksi takdirde, ağzından ayrımcı söylem çıkan herkese, bunun somut bir ayrımcılığa sebep olup olmadığına bakılmaksızın TİHEK tarafından ceza verilebileceği anlamı çıkar ki, kanun koyucunun kuruma bu yetkiyi verdiğini düşünmek güçtür. Dolayısıyla TİHEK’in bu kararına katılmak mümkün değildir.
TİHEK incelemesine konu olan başka bir olayda ise, bir iş yeri müdürü, çalışanlarına inanç temelinde tacizde bulunmuştur.
- “… Suç duyurusunun ardından avukatları ile basın açıklaması yapanlardan S.S., Y.M.Ş.’nin 19 Ağustos 2019’da yıllık izinden döndükten sonra mesaiye başladıkları ilk gün kendilerini toplantıya davet ettiğini belirterek, devamında şu iddialarda bulunmuştur: “İlk 5-10 dakikalık tanışma faslından sonra evvela bizlerin eğitim durumlarını sorguladı. Biz de kendisine izah ettik. Konuşmamız arasına girerek, şaşkın bir şekilde müdür beye dönüp ‘Bunların diksiyonu ne kadar kötü’, bize dönüp, ‘Siz hiç eğitim almadınız mı?’ dedi. Biz tabii böyle bir şey beklemediğimiz için oldukça şaşırdık, rencide olduk.” S., açıklamanın devamında, Y.M.Ş’nin “Bir ellerinizi kaldırın bakalım kaç tane bekâr var aranızda.” dediğini aktararak “arkadaşlarımızın el kaldırmasının akabinde, ‘Ne kadar da çok bekârınız varmış.’ dedi, yine müdür beye döndü. Bu bekârlarla itfaiyecileri buluşturalım, bir gece düzenleyelim, arkadaşları kaynaştıralım.” şeklinde konuştuğunu öne sürmüştür. S., Y.M.Ş’nin “Bu parayla otobüse minibüse nasıl biniyorsunuz? Siz başörtülerinizle otobüse binince terlemiyor musunuz? Zor olmuyor mu?” gibi sorular sorduğunu hatta “Kokuyorsunuz” ifadesini kullandığını da iddia etmiştir… Yine işyerinde yıldırma ile ilgili yapılan çalışmalar, işyerinde yıldırma sürecinin en az 3 ila 6 ay arası sürmesi gerektiği belirtmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olay incelenirse, yalnızca bir kez yapılan ve kısa süren bir toplantıda yaşananların 6701 sayılı Kanun kapsamında “işyerinde yıldırma”, yaygın adıyla “mobbing”, olarak değerlendirilmesi mümkün değildir… resen incelemeye konu olayda, muhatap Y.M.Ş’nin 6701 sayılı Kanunda sayılan “inanç” temelinde “taciz” uyguladığı sonucuna ulaşılmaktadır… Resen incelemeye konu olayda muhatap Y.M.Ş tarafından “inanç” temelinde AYRIMCILIK YASAĞI İHLALİ YAPILDIĞINA, 2. Muhatap hakkında 10.000,00-TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA…” TİHEK 2020/244 K.
Kurumun bu kararına da katılmamaktayız ve bir yukarıdaki olaydakine benzer bir karşı oy bu kararda da mevcuttur. Zira ayrımcılık içeren sözlerin TİHEK tarafından cezalandırılabilmesi için, inanç temelinde yapılan ayrımcılığın hangi hak ve hürriyetin kullanılmasına engel olduğu belli olmalıdır. Somut olayda kurumun da dediği gibi yıldırma söz konusu değildir. Zira tek seferliğine vuku bulan söylemler mevcuttur. Dolayısıyla muhatabın söylediklerini taciz kapsamında değerlendirerek idari para cezasına hükmedilmesini yanlış buluyoruz.
İşe Alımda Kapalı Kadınların Kabul Edilmeyeceğinin Belirtilmesi
“… Somut olayda yer alan iş ilanında belirli bir cinsiyetin (erkek adayların) başvurularının değerlendirilmeyeceği ve bununla birlikte başörtülü adaylarında ilanlarının dikkate alınmayacağı şeklindeki ibare, ayrımcılık yasağı ihlalinin doğrudan ayrımcılık biçiminde yapılması olarak değerlendirilmektedir…” TİHEK 2018/97 K.
Peçeli Kadının Polis Tarafından Aranması
“…Somut olayda, kolluk görevlileri başvuranın eşinin güvenlik nedeniyle kimliğin kontrolünü sağlamak için kaymakamlık girişinde peçesinin açılmasına yönelik talepte bulunmuşlardır. Başvuranın eşi ortamda erkeklerin olmadığı, kabin, oda gibi bir yerde yüzünü açabileceğini belirtmiştir. Başvuranın eşinin yüzünü bayan bir polis memuruna erkeklerin bulunmadığı bir oda veya kabin gibi bir yerde göstermesi isteği demokratik toplumda Devletin sağlayabileceği imkânlar içerisinde hoş görülebilecek ve nezaketle karşılanabilecek bir istektir. Burada kamu düzeni ile din ve vicdan hürriyeti kapsamında bir denge kurulmalıdır. Bu çerçevede Zeytinburnu Kaymakamlığı tarafından gönderilen cevabi yazıda İlçe Kaymakamlık binası giriş kısmında yüzü peçeli kişilerin yüzüne bakılması için kabin bulunmadığı, ancak talep halinde kişileri güvenlik noktasına 7 metre mesafede olan ve gündüzleri içeride kimsenin olmadığı polis bekleme noktasına davet edilerek yardımcı olunduğu belirtilmiştir. Somut olayda ise kamera kayıtları incelendiğinde başvuranın eşine bu şekilde davranılmamıştır. Üstelik şüphelilerin beyanlarında bu noktaya götürülmesi önerisinden de bahsedilmemiştir. Bu tür bir kontrolün kişiye en az sıkıntı verici şekilde ve kişinin durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılması gerekmektedir. Başvuranın eşinin talebi kolluk kuvvetlerine külfet teşkil etmeyen, ilçe kaymakamlığı cevabi yazısına göre bina içerisinde bu amaçla kullanılabilecek yakın bir yerin olduğu bir binada ve herhangi bir tehlike ve kargaşanın olmadığı bir anda olduğu halde bu talep karşılanmamıştır… din ve vicdan özgürlüğünün korunması için gözetilmesi gereken makul ve uygun tedbirlerin somut olay bağlamında alınmadığı ve söz konusu uygulamanın din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varılmıştır…” TİHEK 2018/83 K.
Ev ve Otel Odası Kiralarında Erkek ve Bekarlara Ayrımcılık
Kanun koyucu, kira sözleşmelerinde ayrımcılık yapılması yasağını ayrı bir fıkrada özellikle düzenlemiştir: “Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve bunlar tarafından yetkilendirilenler, taşınır ve taşınmazları kamuya açık bir şekilde sunarken bu malları edinmek veya kiralamak isteyenler ile bunlar hakkında bilgi almak isteyenler aleyhine, bunların kiralanması, kira akdinin şartlarının belirlenmesi, kira akdinin yenilenmesi veya sona erdirilmesi, satışı ve devri süreçlerinin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz.” TİHEKK m. 5/3
Dolayısıyla, öğrenciye ve bekara ev kiralamayan ev sahipleri ve onlara aracılık eden emlakçılara ceza verilebilecektir. Benzer şekilde, sadece erkeklerin olduğu rezervasyonları kabul etmeyen otel işletmelerine de idari para cezası verilebilir.
Bekara Ev Kiralanmaması
TİHEK, bekara ev kiralamayan ev sahibinin de, onun bu talimatına uyan emlakçının da medeni durum sebebiyle ayrımcılık yaptıkları kanaatine varmaktadır. Dolayısıyla her ikisi aleyhine de 1963’er TL’lik idari para cezasına hükmetmiştir.
- “…Ev sahibi malik her ne kadar yeni kiracısının da bekar bir birey olduğunu ifade etmiş olsa da 20.12.2021 tarih ve 5248 sayı ile kayda alınan dilekçesindeki ifadeleri “.. Söz konusu dairemden çıkan kiracı memur idi. Evimi hor kullandığı için B. Bey’e bekar ve öğrenci istemediğimi kesin bir dil ile belirttim.” şeklindedir. Ev sahibi malikin emlakçı B.O.’ya “bekar ve öğrenci” kişilere ev vermeyeceği yönünde talimat verdiği, daha sonra bu talimatı geri aldığına dair herhangi bir husus belirtmediği ve Kurumumuza bu talimatın geri alındığına dair herhangi bir bilgi sunmadığı, emlakçının da bu talimat doğrultusunda başvurucuya bahsi geçen evi kiralama hizmetini sunmadığı anlaşılmıştır. Türkiye’nin taraf olduğu birçok insan hakları sözleşmesinde ayrımcılık yasaklandığı gibi 6701 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde de medeni hal temelinde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu nedenle, maliki olduğu evin üzerindeki yetkisini hukuk düzeninin sınırları içerisinde kullanmış olduğundan söz edilemeyen ev sahibi İ.Ş.’nin ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır… Başvuruda, değerlendirilmesi gereken bir diğer husus, emlakçı B.O. ve İ.Ş.’nin ayrımcılık iddiasına konu olaylara iştirakidir. 6701 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde ayrımcılık talimatı verme ve bu talimatları uygulama ayrımcılık türleri arasında sayılmıştır. Mezkûr Kanunun 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre ise ayrımcılık talimatı “Bir kişinin kendi nam veya hesabına eylem ve işlemlerde bulunmaya yetkili kıldığı kişilere veya bir kamu görevlisinin diğer kişilere verdiği ayrımcılık yapılmasına yönelik talimatı” ifade etmektedir. Somut olayda emlakçı B.O., kendisine verilen talimatı yerine getirdiğini ifade etse de 6701 sayılı Kanun kapsamında ayrımcılık talimatını uygulamak da yasaklanmıştır… 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “İştirak” başlıklı 13’üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şu şekildedir: “Kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail olarak idarî para cezası verilir.” “Kabahate iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Kabahatin işlenişine iştirak eden kişi hakkında, diğerlerinin sorumlu olup olmadığı göz önünde bulundurulmaksızın idarî para cezası verilir.” Mezkur Kanun hükmünde ilgili hususlara vurgu yapıldığı üzere kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail olarak idarî para cezası verileceği belirtilmiştir (TİHEK 2021/229 sayılı Kurul Kararı, para.25)…” TİHEK 2022/142 K. (Benzer şekilde TİHEK 2021/229 K., TİHEK 2021/191 K., TİHEK 2020/221 K., TİHEK 2018/69 K.)
Kısa süreliğine yapılan kiralarda da aynısı geçerlidir. Kuzenleriyle birlikte yazlık kiralamak isteyen başvurucuya aile olmadıkları gerekçesiyle kiralama yapılmayan bir olayda TİHEK, muhatabın medeni durum nedeniyle ayrımcılık yaptığı kanaatiyle 5000 TL idari para cezası ödemesine hükmetmiştir.
- “…Başvuran, başvuru dilekçesinde; “S…” isimli internet sitesinde … ili … ilçesi … mahallesinde bulunan müstakil yazlığı üç kuzeni ile birlikte kiralamak istediğini, taşınmazın maliki olan S. S. ile iletişime geçtiğini ancak malik S. S.’nin evin yalnızca aileye kiralanabileceğini beyan ettiğini, bu nedenle de ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini öne sürmekte ve ilgililer hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını talep etmektedir. b. 6701 sayılı Kanunun 18. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 02.08.2021 tarihli yazı ile başvuranın iddialarıyla ilgili olarak muhatap S. S.’ den yazılı görüş talep edilmiştir. Muhatabın yazılı görüşü 20.08.2021 tarihinde Kurumumuza ulaşmıştır. Muhatap yazılı görüşünde özetle; yazlık bölgede bulunan taşınmazını aileye kiraya verdiğini, taşınmazın aile kullanımına uygun olduğunu, komşuların da taşınmazın kiraya verilmesinde aile tercihi yapılmasını talep ettiklerini belirtmiştir… başvuranın medeni hali nedeniyle ayrımcı bir muamele maruz kaldığı dolayısıyla da eşit muamele ilkesi ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaati hâsıl olmuştur…” TİHEK 2022/40 K.
Ev Sahibinin Erkek Kiracı İstememesi
“…Başvuran M. K., Kurumumuza yaptığı başvuruda özetle, G. Emlak Müşavirliği’nin aracılık ettiği 1+1 bir daireyi kiralamak için müracaatta bulunduğunu ancak Emlak Müşavirliği yetkilisinin ev sahibi ile yaptığı görüşme neticesinde tarafına “evin erkek kiracıya verilmeyeceği” cümlesinin ifade edildiğini belirterek, cinsiyeti ve medeni hali nedeniyle kendisine ayrımcılık yapıldığını iddia etmektedir… Ev sahibi emlak müşaviri ile evin bekâr erkeğe verilmemesi hususunda hiçbir yazılı veya sözlü anlaşmalarının bulunmadığını; sözlü bir talimatının da olmadığını belirtmektedir. Emlak müşaviri ise ev sahibinin evini daha önce birçok kez erkek kiracılara kiraladığını, erkek kiracıların mülkünde ciddi hasara ve mali kayıplara yol açtığını; son birkaç kiracısının kadın olduğunu ve mülkünü erkeklere kıyasla çok daha temiz ve titiz kullanmaları nedeniyle ilk tercihinin kadın kiracılardan yana olacağını belirttiğini; kendisinin başvurana ev sahibinin bu görüşlerini ilettiğini ifade etmektedir. Emlak müşaviri ayrıca, ayrımcı bir uygulamanın yaptıkları işin doğasına aykırı olduğunu belirtmektedir. Bu çerçevede her ne kadar ev sahibi emlak müşaviri ile evin erkeğe verilmemesi yönünde bir anlaşmalarının bulunmadığını belirtse de mesleğin doğası gereği komisyon karşılığında iş yapan emlak müşavirinin söz konusu gerekçeleri kendi iradesiyle öne sürerek başvurana ev kiralanması konusunda aracılık yapmaktan imtina etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır…” TİHEK 2019/64 K.
Öğrenci ve Bekarlara Ev Kiralanmaması
- “…Somut olayda Eskişehir gibi öğrenci ve bekar nüfusunun oldukça yüksek olduğu bir ilde böyle bir uygulamanın(öğrenci ve bekara ev verilmemesi) süreklilik kazanması durumunda ortaya çıkacak mağduriyetin boyutları oldukça büyük olacaktır. 40- 01/06/2016 tarihli mezkur apartman toplantısında alınan kararla apartmanda bekar ve öğrencilere kiralık daire verilmeyeceğinin kararlaştırıldığının ilgili apartman karar defterinden net olarak anlaşıldığı ve bu kararın 6701 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 2 inci fırkası ile 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrasına açıkça aykırılık teşkil ettiği değerlendirmesiyle, 6701 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin “Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, bu ihlalin etki ve sonuçlarının ağırlığı, failin ekonomik durumu ve çoklu ayrımcılığın ağırlaştırıcı etkisi dikkate TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU KURUL KARARI 2019 / 15 sayılı karar Sayfa 7 / 11 alınarak ihlalden sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri hakkında bin Türk lirasından on beş bin Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanır.” hükmü doğrultusunda muhataba para cezası uygulanabileceği sonucuna ulaşılmıştır…” TİHEK 2019/65 K.
Erkeklere Otel Rezervasyonu Yapılmaması
Otel rezervasyonu yapmak isteyen erkeklere oda kiralanmaması, cinsiyet ayrımcılığı olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, amiyane tabirle damsız otel rezervasyonu yapılamaması da ayrımcılık yasağını ihlal ettiğinden cezaya sebep olmaktadır. TİHEK bu doğrultuda sadece otele değil, ona aracılık eden acente aleyhine de 15.000’er TL’lik idari para cezasına hükmetmiştir.
- “…Başvuranın cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğradığına yönelik iddiasına muhatap … A.Ş. otelin doluluk sebebiyle rezervasyon kabul edemediklerini ve ayrımcı muamelede bulunmadıklarını, keza ekim ayında rezervasyonlarının kabul edileceğini bildirdiklerini ifade ederek farklı muamelenin olmadığını ileri sürmektedir. Ancak muhatap tarafından otelin dolu olduğu iddia edilse de aynı tarihlerde başvuranın kadın arkadaşına uygun olduğu bilgisi verilmesi otelin dolu olmadığını göstermektedir. Bunun yanı sıra muhatap, başvuranın iddialarının dayanaksız olduğunu göstermek amacı ile single, double ve triple erkek konaklama rezervasyon listesi sunmuş olsa da dosyada bulunan internet sitesinin uyarı ekran görüntüsü, muhataplar arasında geçerli olan Acente Kontenjan Sözleşmesindeki “Tesis tarafından belirlenen ve … tarafından uyulması gereken kurala göre, … tesise single, double, triple bay satışı gerçekleştiremez.’’ maddesi ve erkeklere satış yapılamayacağına ilişkin ses kaydı göz önüne alındığında rezervasyon listesinin başvuranın iddialarının aksini kanıtlayacak seviyede çıkarımlar yapmak için yeterli olmadığı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda muhatap … A.Ş.’nin açıklamalarının başvuranın iddialarının aksini ispat etmek için yeterli olmadığı, muhatabın iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır… Başvuru konusu olayda muhataplar tarafından “cinsiyet’’ temelinde AYRIMCILIK YASAĞI İHLALİ YAPILDIĞINA, 2. Muhataplar hakkında 15.000- TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA…” TİHEK 2022/141 K. (Benzer şekilde : TİHEK 2022/140 K.)
Belediyenin Siyasi Görüş Farklılığı Nedeniyle Belli Kesime Hizmet Sunmaması
TİHEK, siyasi görüş farklılığı sebebiyle bazı vatandaşlara gerektiği gibi hizmet verilmemesini de ihlal niteliğinde kabul etmektedir. Örneğin, başvurucunun evinin bulunduğu yerin asfaltlanmayan, çöp konteynerlerinin kaldıran belediyenin ayrımcılık yaptığı tespitinde bulunarak 1963 TL idari para cezasına hükmetmiştir.
- “…Somut olayda başvuranlar vekili, belediye seçimlerinde mevcut belediyenin rakibi olan parti adına seçim çalışması yürütmesi ve siyasi düşüncelerinin mevcut belediye yönetiminden farklı olması nedeniyle müvekkillerinin ikametinin bulunduğu … mahallesi … sokaktaki yollarının asfaltlanmadığını, sokaktaki çöp konteynırlarının kaldırıldığını iddia ederek, müvekkili H. K.’ya ait siyasi parti üyelik sorgulama sonucunu başvurusuna eklemiştir. Kurumumuz tarafından yapılan araştırmada; Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre 31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde … Beldesinde seçimi kazanan siyasi parti ile başvuran H. K.’nın mensup olduğu siyasi parti farklılık arz etmektedir. Bu kapsamda ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmekle görevlendirilen Kurumumuzca, somut başvurunun 6701 sayılı Kanunun 3/2 maddesi kapsamında yukarıda ayrıntılarına yer verilen siyasi görüş temelinde değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır… Açıklanan nedenlerle Muhatap … Belediyesinin neden başvuranların farklı durumda bulunduklarının kabul edilerek farklı muameleye tabi tutulduğunu ispat edemediği, siyasi görüşleri nedeniyle başvuranların ikamet ettikleri … sokaktaki yollarının asfaltlanmayarak çöp konteynırlarının kaldırıldığı, böylece başvuranların hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanması engellenerek AİHS’in 14. maddesi, Anayasa’nın 10. maddesi ve 6701 sayılı Kanun’un 3. maddesi kapsamında düzenlenen ayrımcılık yasağının siyasi görüş temeline dayalı olarak ihlal edildiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2022/139 K.
Belediyenin, farklı siyasi görüşte bulunanların yoğun olduğu mahalleye toplu taşıma hizmeti sunmaması da buna örnek olabilir.
- “…Somut olayda başvuran; 2014 mahalli idare seçimleriyle birlikte … Belediyesi’nin kurulduğunu, yasayla birlikte K.’nin da köy statüsünün kaldırılarak mahalleye dönüştüğünü ve ulaşım hizmeti alımı bakımından İlçe ve Büyükşehir Belediyesine bağlı hale geldiğini; fakat geçen altı yıllık sürede … Belediyesi’nin sorumluğunda olan ulaşım hizmetinin mahallerine verilmediğini öne sürmüştür. Başvuran, konuyla ilgili mahalle sakinleriyle birlikte … Belediyesi’ne başvuruda bulunduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını, mahalleli olarak seçimlerde siyasi iradelerini X partisinden yana kullandıkları için Y partili … Belediyesi tarafından mahallerine ulaşım hizmeti verilmeyerek cezalandırıldıklarını iddia etmiştir. Başvuran, … Belediyesi’nin K. Mahallesini şehir içi ulaşım planına dahil etmemek için bölgenin topoğrafik yapısını, yol durumunu, yolculuk taleplerini ve hat açma kriterlerini bahane ettiğini fakat bunun gerçeği yansıtmadığını, aynı topoğrafik yapıya sahip ve yoğun olarak Y partisine oy vermiş … gibi mahallelerin şehir içi ulaşım ağına dahil edildiğini; ancak siyasal tercihini X partisinden yana kullanmış K. ve Ç. Mahallerinin ise ulaşım ağına dahil edilmeyerek ayrımcılığa uğradıklarını öne sürmüştür… Başvuranın … Valiliği aracılığıyla K.’ye ulaşım hattı açılması talebini içeren dilekçesine … Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından verilen cevapta (21/02/2020 tarih ve 369224739-622.01-E 8183/5224 sayılı yazı) bölgenin topoğrafik yapısı gerekçe gösterilerek başvuranın talebi reddedilmiştir. Başvuran topografyanın bahane edildiğini Kurumumuza yaptığı başvuruda özellikle dile getirmiştir. Ancak muhatap kurum yazılı görüşünde, başvuranın topografyayla ilgili iddiaları hakkında herhangi bir açıklama yapmamış ve belge göndermemiştir. Bu bağlamda, muhatap kurum 6701 sayılı Kanunda yer alan ispat yüküyle ilgili gerekliliği yerine getirmediği kanaati oluşmasına neden olmuştur. Öte yandan 4 Ağustos 2020 tarihinde bir haber sitesinde … Belediyesi’nin çalışmalarıyla ilgili yayınlanan bir haber metninde, belediyenin K. ilçesine bağlı Ç., Y. ve K. mahallerinde zemin iyileştirme ve asfalt çalışmaları yaptığı ifade edilmiştir. Toplu ulaşım hizmetinin sunulması için uygun bir topoğrafyaya sahip olmadığı iddia edilen bir yerleşim yerinde var olan zeminin iyileştirme çalışmasının yapılması ve yolların asfaltlanması bölgenin topoğrafik olarak toplu ulaşıma uygun olduğu kanaatini oluşturmuştur…” TİHEK 2020/193 K.
Hükümlülülere Yapılan Kötü Muameleler
Cezaevi İçindeki Kötü Muamele
Cezaevinin, mahkumların kötü muameleye uğraması ihtimaliyle karşı karşıya oldukları durumlarda adli mercilere durumu bildirme zorunlulukları Nelson Mandela Kuralları kapsamında da vurgulanmıştır. Kötü muamele varsa bu husus sağlık çalışanları tarafından da belgelendirilmelidir. Fakat savcılığa kasıtlı olarak geç yanıt verip, “olay tarihi üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçtiğinden kamera kayıtlarının verilemediğinin” belirtilmesi veya doktor hizmetinden yararlandırılmaması gibi durumlarda delil yetersizliğinden ötürü doğrudan dosya kapatılmamaktadır. Bu hususlar kötü muameleye emare olarak kabul edilebilir.
- “…Başvuru, başvuranın … L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu sırada tarafına kantinden talep etmediği malzemelerin satıldığı, satın almazsa kantin ihtiyaçlarının verilmemesiyle tehdit edildiği, kantin konusunda sorun yaşadığı başka bir gün hakarete ve fiziksel şiddete uğradığı, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddialarına ve başvurusunun incelenmesi ile Kuruma ulusal önleme mekanizması görevi çerçevesinde heyet gönderilmesi talebine ilişkindir… somut başvuruda başvuranın kendisine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek bir doktor raporu alması veya bulunduğu Kurumun kamera kayıtlarına ulaşması mümkün olmamıştır. Bu nedenle başvuranın iddialarına ilişkin olarak Kurum idaresinin şeffaf olmayan ihmalkar tutumu ve olayın aydınlatılması için adli mercilere gerektiği şekilde yardımcı olmaması, ayrıca soruşturma aşamasında alınan tanık ifadeleri birlikte incelendiğinde başvuranın kötü muameleye uğramış olduğu değerlendirilmiştir. 35. Bu çerçevede, 20.4.2016 tarihli ve 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 9’uncu maddesinin (i) bendi kapsamında kötü muamele yasağının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2022/66 K.
Hakkını Arayana Olumsuz Muamele Yapılması
Eşit muamele ilkesine uyulması veya ayrımcılığın önlenmesi amacıyla idari ya da adli süreçleri başlatan yahut bu süreçlere katılan kişiler ile bunların temsilcilerinin, bu nedenle maruz kaldıkları olumsuz muameleler de ayrımcılık teşkil eder (TİHEKK m. 4/2). Dolayısıyla TİHEK’e başvurması sebebiyle kendisine disiplin cezası verilen hükümlüye karşı ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
- “… İdarenin başvuranın Kurumumuza yaptığı başvuruyu gerekçe göstererek başvurana disiplin cezası uygulaması nedeniyle 6701 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca AYRIMCILIK YASAĞININ İHLAL EDİLDİĞİNE, OYBİRLİĞİYLE…” TİHEK 2019/54 K.
Hastanede Yatan Hükümlüye Kelepçe Takılması
Bilinci kapalı veya ağır hasta olarak hastanede tedavi gören hükümlüye kelepçe takılması kötü muamele olarak değerlendirilebilmektedir.
- “… Somut olayda, mahpusu küçük düşürme veya aşağılama gibi mutlak bir niyetin bulunduğuna dair herhangi bir delil mevcut değildir. Bununla beraber; bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, Kurul, koma halinde olan ve makine ile solunum yapan mahpusun, firar etmesi, kendisine veya başkasına zarar vermesi veya kaçırılması gibi gerekçelere dayanılarak güvenlik amacıyla kelepçe ile yatağa bağlanmasının kabul edilebilir bir uygulama olmadığı kanaatindedir. Somut olayda, mahpusun firar etmesine veya şiddete başvuracağına ilişkin ciddi kanıtların bulunmaması nedeniyle yoğun bakımda bilinci kapalı bir şekilde tedavi olan mahpusa 36 gün boyunca kelepçe takılmasının orantısız ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir uygulama olduğuna, bu nedenle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…” TİHEK 2019/43 K.
- “…Somut olayda, mahpusu küçük düşürme veya aşağılama gibi mutlak bir niyetin bulunduğuna dair herhangi bir delil mevcut olmamakla birlikte S. Eğitim ve Araştırma Hastanesi yetkililerinin, jandarma personeline mahpusa güvenlik gerekçesiyle kelepçe takılmasına ihtiyaç olup olmadığına ilişkin sözlü bilgi vermesi veya bu anlamda rapor düzenlemesi önünde engel bulunmamasının yanında, ağır nörolojik ve fiziksel hasta olan ve ağır hastalığı nedeniyle cezasının infazının ertelenmesine dahi karar verilmiş olan mahpusun, firar etmesi, kendisine veya başkasına zarar vermesi veya kaçırılması gibi gerekçelere dayanılarak güvenlik amacıyla kelepçe ile yatağa bağlanmasının kabul edilebilir bir uygulama olmadığı, jandarma personelinin elinde bu yönde ciddi kanıtların bulunmaması nedeniyle yoğun bakımda tedavi olan mahpusa yaklaşık 2 ay boyunca kelepçe takılmasının orantısız ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir uygulama olduğu, bu nedenle 6701 sayılı Kanunun 18. maddesinin 4. fıkrası uyarınca insan hakları ihlali yapıldığı kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2020/133 K.
Hamile Kadınlara İş Hayatında Ayrımcılık Yapılması
Hamile kaldıktan sonra başvurucuya karşı işyerinde yıldırma uygulayan belediye aleyhine 20.000 TL idari para cezasına hükmedilmiştir.
- “… başvuranın hamile kalmasından itibaren görev tanımı dışında çok çeşitli işleri yaptığı, hamilelik sürecinde ve doğum gerçekleştikten sonra da mahkemelerce hukuka aykırılığı tespit edilen fesih bildirimleri ile karşı karşıya kaldığı, yargı mercileri tarafından verilen her iptal kararı akabinde uzak köylere görevlendirmesinin yapıldığı, bu görevlendirmelerdeki yasal harcırahlarını dahi hukuki yollara başvurarak temin edebildiği, söz konusu görevlendirmeler nedeniyle süt izinlerini de kullanamadığı ve bu cihetle çalışma hakkının ihlal edildiği anlaşılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; başvurana yönelik gerçekleştirilen eylem ve işlemlerin; 6701 sayılı Kanunda tanımlanan iş yerinde yıldırma (mobbing) niteliği taşıdığı ve başvuranın hamileliği sonrasında süreklilik kazanarak tekrarlandığı gerekçeleriyle muhatap Belediyenin “cinsiyet” temelinde ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2021/230 K. (Benzer şekilde: TİHEK 2020/267 K.)
Hamile kadının işe alınmaması da aynı şekilde ayrımcılık yasağının ihlali olarak sayılmaktadır.
- “…Muhatap’ın yazılı görüşünde yönetici olarak işe alınacak kişide aranılan sübjektif şartların neler olduğunu, başvuranı işe almama gerekçelerinin başvuranın gebeliği dışında somut olarak neler olduğunu açıklaması gerekmektedir. Bu yönde açıklama yapılmadığında, genel ifadelerle ayrımcılık iddiasının reddedilmesi yeterli kabul edilmemelidir. Bu çerçevede başvuru konusu olayda muhatabın başvuranın gebeliği nedeniyle işe almadıkları iddiasını çürütemedikleri ve ayrımcılık yasağını ihlal etmediklerini kanıtlayamadıkları değerlendirilmiştir…” TİHEK 2020/176 K.
Engellilere Yönelik Ayrımcılıklar
Engellilere yönelik ayrımcılıklara ilişkin kararları incelemeden önce makul düzenleme kavramına değinmemiz yerinde olacaktır. Kanun koyucunun 6071 SK m. 2/i hükmünde düzenlediği makul düzenleme, “Engellilerin hak ve özgürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, mali imkânlar nispetinde, ölçülü, gerekli ve uygun değişiklik ve tedbirleri” tanımlamaktadır.
Dolayısıyla ilgili kişi ve kurumlar makul düzenleme yapma yükümlülüğünü yerine getirmedikleri müddetçe ayrımcılık yasağını ihlal etmiş sayılacaklardır.
TİHEK, engelli vatandaşların taleplerinin idareye ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmediği müddetçe, makul düzenleme yükümlülüğü gereğince karşılanması gerektiği görüşündedir. Bu görüşünü desteklerken de BM Engelli Hakları Komitesi 2 Nolu Genel Yorumu’na atıfta bulunarak, “Erişilebilirliği sağlama yükümlülüğü koşulsuzdur.” savını kullanmaktadır.
Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Çocuklara Servis Sağlanması
“… Başvuran, başvuru dilekçesinde özetle, engelli oğlu A. H. Y. T.’ nin Ş. İlkokulunda ‘Orta-Ağır Düzey Zihinsel Yetersizlik’ özel eğitim 3. sınıf öğrencisi olduğunu, okulun engelli öğrenciler için oluşturduğu sabahçı programında eğitim gördüğü için epilepsi hastalığı da bulunan oğlunun bazı sağlık sorunları yaşadığını ve böylece eğitimin veriminin düştüğünü öne sürmektedir. Bu nedenle de başvuran okulda engelli öğrencilerin eğitim alabilecekleri bir öğlenci programının oluşturulması için K. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne başvuruda bulunmuştur. Bu başvuru sonucunda İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü okulda öğlenci programında özel eğitim sınıfının açılmasının uygun olacağını; fakat açılacak bu programa kayıt yaptıracak öğrencilerin keyfi olarak program değiştirmeleri nedeniyle kendilerine servis tahsis edilmesinin kamu zararına neden olacağını belirterek servis temin edilmeyeceğini (13.01.2020 tarihli E.862589 sayılı kararı) ifade etmiştir. Başvuran, söz konusu karar sonrası Ş. İlkokulu Müdürü ile yaptığı görüşmede müdürün öğrencilere servis tahsis edilmeden çocukların öğlenci sınıfına kaydını yapamayacağını sözlü olarak dile getirdiğini öne sürmüştür. Bu nedenle de başvuran, engelli çocuğunun eğitim hakkına erişemediğini ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir… Somut olayda, velilerin talebi üzerine açılan öğlenci sınıfına sabahçı devreden ayrılıp öğlenci devresine geçecek olan 3 öğrenci için ayrı bir rehber personel ve ayrı bir servis aracının tahsis edilmesinin ek bir maliyet getireceğini kabul etmek gerekmektedir. Ancak, söz konusu maliyetin aşırı ve orantısız bir yük getireceğine dair bir emare mevcut değildir. Muhatap kurumun “kamu zararı” nitelemesini meşrulaştırmak için dayandığı Milli Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 26/11/2019 tarihli yazısının engelli öğrenciler için uygulanabilir olduğuna dair bir husus da bulunmamaktadır. Kaldı ki Millî Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliği’nin 9’uncu maddesi gereği “Özel eğitim okul/kurum/sınıfı öğrencileri ile yaygın eğitim hizmetinden yararlanan özel eğitime ihtiyacı olan bireyler ders yılı içinde ve 8 inci maddede yer alan şartlar aranmaksızın kayıtlı oldukları okul/kurum/sınıflara taşınır.” Bu kapsamda, engelli öğrenciler için sınıf açıldıktan sonra; mevzuat gereği taşımacılık hizmetlerinin sunulması gerektiği anlaşılmaktadır… Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, muhatap kurumun makul düzenleme talebini kamu zararına yol açacağı gerekçesiyle reddetmesinin ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2020/143 K.
Kaynaştırma Öğrencisine Ders Saatleri Dışında Bireysel Destek Eğitimi
TİHEK, önüne gelen bir olayda kaynaştırma öğrencisinin ders saatleri dışında bireysel destek eğitimi alma talebinin reddedilmesini ayrımcılık yasağının ihlali olarak değerlendirilmiştir. Öyle ki somut olaydaki başvurucu, kaynaştırma öğrencisinin ders saatleri içerisinde akranlarından uzaklaştırılmasının psikolojik durumlarını ve dersi anlama becerilerini etkilediğini ileri sürmüştür.
- “…Somut olayda muhatap kurum, başvuranın dâhil olduğu yaş grubundaki öğrencilerin günlük altı saat dersten sonra, derse odaklanma süreleri göz önüne alındığında motivasyonlarının düştüğünü; öğretmen ve öğrencilerin eve gittiği bir zaman diliminde ders yapmanın özel durumdaki öğrenciler için, kendilerini arkadaşlarından farklı olduklarını düşünmelerine neden olabileceğini, bunun da öğrencilerin akademik ve psikolojik durumlarını olumsuz etkileme kapasitesine sahip olduğunu öne sürmektedir. Başvuran ise oğlunun 2019 eğitim ve öğretim yılında bireysel destek eğitimini okul ders saatleri dışında aldığını ve derslerin oldukça faydalı geçtiğini, BEP toplantı tutanağıyla da durumun sabit olduğunu iddia etmiş ve destek eğitimi için ders saatleri içerisinde arkadaşlarından ayrılıp başka bir ortama götürüldüğünde, psikolojik durumunun ve dersi anlama becerisinin bundan olumsuz etkilendiğini, arkadaşları nazarında eksikmiş hissine kapıldığını, sınıfına geri döndüğünde ayrışmışlık duygusu yaşadığını ifade etmiştir. Dosya ekinde sunulan okul idaresi tarafından başvurana ilişkin hazırlanan Bireysel Gelişim Raporu’nda; başvuranın 2018-2019 bireysel destek eğitiminin oldukça verimli geçtiği ve Türkçe, Matematik, Hayat Bilgisi derslerindeki eksikliklerinin okul ders saatleri dışında yapılan destek eğitimiyle giderildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır… Somut başvuruda, muhatap kurumun ayrımcılık yasağının ihlali kastı bulunmamakla birlikte ders saatlerinde başvuran lehine makul bir düzenlemeye gitme iradesi ortaya koymadığı, mesai saatleri içerisinde kalacak olması nedeniyle aşırı bir yük getireceği kanaati oluşturmayan ders saati planlaması konusunda başvuranın makul düzenleme talep ve isteklerini karşılamadığı görülmektedir. Başvuranın makul düzenleme talebi çocuğun eğitim hakkının korunması ve üstün yararının gözetilmesi açısından önem taşımaktadır. 56. Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, muhatap kurumun makul düzenleme talebini reddetmesinin ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır…” TİHEK 2020/183 K.
Yolların Engellilerin Yolculuğuna Elverişli Olmamaları
“…Kuruma yapılan başvuruda özetle; … 2020 tarihinde … Valiliği kararı ile saat 11.00’den itibaren … merkez olmak üzere geniş bir alanın yaya ve araç trafiğine kapatıldığı, yürüme zorluğu olan ortopedik engelliler ve tekerlekli sandalye kullanan engellilerin açık olan yolların yokuşlu ve çok merdivenli olması sebebiyle sorunsuz olarak yolculuklarını tamamlamalarının mümkün olmadığı, …’da ikamet eden ve %50 oranında engelli bir birey olarak kendisi için en yakın ve zahmetsiz ulaşım araçlarını kullanmadığı, alternatif oluşturmadan yapılan uygulamanın engelli kişiler bakımından dolaylı ayrımcılık oluşturduğu iddia edilmektedir… Muhatap yazılı görüşünde başvuranın dolaylı ayrımcılık iddialarıyla alakalı olarak hiçbir açıklamaya yer vermemiştir. Söz konusu uygulamadan engellilerin daha olumsuz etkilenip etkilenmediği, engellilere yönelik olarak bir tedbir alınıp alınmadığı, tedbir alınsaydı ortaya çıkabilecek sakıncaların neler olabileceği yönünde de bir açıklama bulunmamaktadır. Bu çerçevede başvuru konusu olayda muhatabın başvuranın dolaylı ayrımcılık iddiasını çürütemediği ve ayrımcılık yasağını ihlal etmediğini kanıtlayamadığı değerlendirilmiştir…” TİHEK 2020/182 K.
Görme Engellilerin Basılı Kaynaklara Elektronik Ortamdan Ulaşması
“…Başvuran, görme engelli bir birey olarak basılı kaynaklara ulaşabilmek için bu kaynakların elektronik ortama aktarılmasını düzenleyen mevzuat olmasına karşın bu eserlerden tam ve etkin olarak yararlanamadığını iddia etmektedir. Engelli bireylerin kültürel ve sosyal hayata eşit katılımı için gerekli materyallere erişimi ile iletişim konusundaki engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda somut olayda görme engelli bireylerin basılı eserlere ulaşabilmeleri için elektronik ortamda uygun bir şekilde hizmete sunulması gerekmektedir. 27. Ülkemizce onaylanan Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının 3’üncü maddesine göre görme engeli bulunan, görme bozukluğu veya engeli olmayan kişilerle önemli ölçüde eşdeğer bir görme 6 / 8 fonksiyonunu kazandıracak şekilde iyileştirilemeyen ve bir kitabı tutmayı veya çevirmeyi veya okuma için kabul edilebilir bir süre gözlerini sabit tutmayı veya odaklamayı fiziksel engelliliği nedeniyle gerçekleştiremeyen kişiler yararlanıcı kişiler olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yararlanıcı kişi konumunda olan görme engelli bireylerin Mezkur Anlaşma’nın 4/1(a) bendine göre umuma arz edilmiş her türlü yazılı edebiyat ve sanat eserlerinin erişebilir formatlarına ulaşmasının sağlanması gerekmektedir… Muhatap idare tarafından derleme mükelleflerinin basılı eserlerin bir nüshalarının eksiksiz bir şekilde sisteme yüklenmediği, bu sebeple görme engelli bireylerin hizmetine tüm basılı eserlerin sunulamadığı belirtilmiştir. Bu gerekçe muhatap idare için haklı bir gerekçe olarak kabul edilemeyecektir. Çünkü somut olayda görme engelli bireylerin basılı eserlere erişilebilirliği tam olarak sağlanamamıştır. Engelli Hakları Komitesi, 2 No’lu Genel Yorumunda; “ Erişilebilirliği sağlama yükümlülüğü koşulsuzdur, yani erişilebilirliği sağlamakla yükümlü varlık engelli bireylere erişim sağlama yüküne göndermede bulunarak bunu yerine getirmemenin mazeretini öne süremez ” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Makul düzenleme yapma yükümlülüğü söz konusu olduğunda yükümlü idare açısından söz konusu düzenlemenin idareye ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmesi halinde yükümlülüğün yerine getirilmemesi gündeme gelebilecekken, somut olayda olduğu gibi erişilebilirliğin hayata geçirilmesi hususunda hiçbir gerekçe muhatap idare açısından haklı bir gerekçe olarak kabul edilemeyecektir… Erişilebilirliğin sağlanmayarak kültürel yaşama katılım hakkını kullanmada başvurana AYRIMCILIK YASAĞI İHLALİ YAPILDIĞINA…” TİHEK 2021/253 K.